menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Nesiller gelip geçerken her dâim genç kalanlar...

19 0
27.08.2025

'60'larda Gümenüz'e tatile gittiğimizdeyse dayımın oğlu Salih ağabeyin biriktirdiği Ceylan Yayınları'nın “Kinova” sayılarını okuyordum, nedense “Kinova” bir türlü beni heyecânlandıramadı. Ancak, anneannemin ahşabından az ilerideki Gülser teyzemlere uğradığımda, Necmi eniştemdeki Kıral Neşriyât Yurdu'nun '57, '58 ve '59 serisinden “Pekos Bill” ciltlerini elimden bırakmak istemiyordum.

Okuma yazmayı çizgi romanlardan öğrenen biri yaşamı boyunca onlardan ayrılamaz. Bugün yetmişime dayandım, ama her gece “Dylan Dog”, “Ken Parker”, “Mr. No”, “Julia” veya “Martin Mystere” serüvenlerinden birini okumadan uyumuyorum. Umberto Eco, “İncil'i, Homeros'u ve Dylan Dog'u günlerce okuyabilirim” demişti ya, bunun bir karşılığı da vardı, çünkü Dylan Dog karakterinin yaratıcısı Tiziano Sclari bir Umberto Eco hayranıydı ve üstâdımızı Profesör Humber Coe kimliğiyle “Dylan Dog” serüvenlerine dâhil etmişti. Benim “Ken Parker” düşkünlüğümün '82'de Levent Erseven'in sayesinde başladığı muhakkaktır, o zamanlar “Alaska” ismiyle Tay Yayınları çıkarıyordu, oradan çıkan dizileri saklıyorum, yıllar sonra da Rodeo Yayıncılık'ın “Ken Parker” dizisi kitaplığıma girdi, çünkü Murat Mıhçıoğlu'nun çevirileri iyiydi, diğer başarılı çeviri örneğini sorarsanız da, size Zeynep Akkuş'un dilimize kazandırdığı “Tex” serüvenlerini söylerim. Saydıklarımdan “Mr. No” aynada gördüğüm serseri ruhumdur, şâyet yanına iki kadeh de bourbon olursa, mutlaka otuz kırk yıl önceki hakikatımı yakalıyorum. Ben öyle iki tahta çakmışlar ortaya da kukaraça takmışlar cinsi kadınlardan hoşlanmam ama “Julia” için yoldan çıkabilirim. '84'de “Atlantis” ismiyle almaya başladığım “Martin Mystére” ise yıllardır çıtır çerezim, önce Tay Yayınları'nın otuz bir cildini tamamladım, sonra da Lal Kitap'ınkileri. Peki, edebiyat dünyamızdan Güven Turan'ın “Martin Mystére” serüvenlerini hiç kaçırmadığını biliyor muydunuz?

Kızılcahamam'da okul harçlığımla aldığım ilk çizgi romanın “Karaoğlan” olduğunu anımsıyorum, sanıyorum '63 yılıydı, annemse bana '62'de Pulhan Yayınları'nın çıkarmaya başladığı “Miki” dergisini getiriyordu. Otuz altı sayfalık “Miki” dergilerinin ilk otuz sayısı beş cilt olarak kitaplığımda duruyor. Onlara ara sıra bakıyorum, ancak aradan geçen yıllara rağmen “Karaoğlan” tutkumda hiç azalma olmadı, diziden “Kul Bakay'ın Mezarı” serüvenini ise diğerlerinden ayrı tutuyorum, çünkü çizgi romandan çok daha fazlasıdır, büyük yazarların ayarında müthiş bir edebiyattır, bunu vefâtından önce haftada iki üç gece Suâdiye'de bir pastahânede buluşup sohbet ettiğimiz Suat Yalaz'a da söylemiştim.

Kızılcahamam'da '64'de almaya başladığım “Zıp Zıp” ise belki de en fazla sevdiğim çizgi roman dergisiydi, '66'da 122'nci sayısıyla yayınına son verildiğinde, nasıl üzüldüğümü anlatamam, oysa Siirt'te “Zıp Zıp” için kitapçı Emin Kılıçoğlu'nun başının etini az yememiştim, sanırım bugün “Zıp Zıp” dergisinin eksiksiz takımını saklayan üç beş kişiden biriyim. Yeri gelmişken bir anımı da buraya not düşeyim: Yaz tatili için Aslanköy'e gittiğimizde, yaylaya çıkmadan önce bir iki gün Toros Oteli'nde kalırdık. Yanlış anımsamıyorsam, Müftü Deresi'nin önündeki plaj gazinosuna indiğimizdeydi, oteldeki odamızı temizleyen kadıncağız benim “Zıp Zıp” dergimi okunmuş gazetelerden sanıp çöpe atmış.Yanılmıyorsunuz, elbette kıyameti kopardım, bir yandan babam diğer yandan otel kâtibi bütün Mersin'de “Zıp Zıp” aramalarına rağmen bulamamışlardı, sonunda babam otelden Siirt'teki kitapçımız Emin Kılıçoğlu'na telefon açıp, çöpe atılan sayıdan ayırtınca ancak susmuştum. Biliyorum, benim gibi hurde teferruâta merâklılar hangi sayıydı diye kıvranacak, top çevirmeden söyleyeyim, derginin 7 Ağustos 1965 tarihli 67'nci sayısıydı, çünkü kapağındaki iki bisikletliden anımsıyorum.

“Zıp Zıp” her hafta Cumartesi günleri on altı sayfa olarak yayınlanırdı, içindeki “As Futbolcu”, “Yaman Gazeteci Rik”, “Acar........

© Karar