Benim sinemalarım, hepsi birer hayâl şatosuydu...
Atlantik’te genellikle ecnebi film gösterilirdi, ancak bazı büyük prodüksiyon Yeşilçam filmlerinin galaları da orada yapılmıştı. Bu galalarda filmden önceki Erkan Yolaç şovu benim kuşağımdakilerin muhakkak hâlâ aklındadır, Erkan Yolaç merhûm seyirciye Ertan Anapa Orkestrası’nı ve Neş’et’i takdim ettiğindeyse salon yıkılırdı.
Erzincan’dan İstanbul’a taşındığımızda, ilk işim şeker kedimiz Timur’u sevmeye inen Kadriye ablamıza mahalleye en yakın sinemaları sormak olmuştu. O da kardeşimle beni Pazar sabahında Şaşkınbakkal’daki Atlantik Sineması’na götüreceğini söylemişti. Atlantik, oturduğumuz Uğur Apartmanı’na yürüme mesâfesindeki Koşar Pasajı’nın ikinci katındaydı, şimdiyse yerinde Marks & Spencer mağazası bulunuyor. Pasaja girince, bilet gişesine kadar, sağlı sollu, Yedi Kardeşler Lokantası’nı, Atlantik Stüdyosu’nu ve Cem Plak Evi’ni görürdünüz, sokak tarafındaki Gonca Büfe’yi sonradan bana söyleyen çok oldu ama unutmuşum. Oysa, Atlantik’in terasındaki Bizim Sokak isimli gece kulübünü anımsıyordum, Erol Büyükburç, Kâmuran Akkor ve Ömer Aysan Orkestrası orada sahne alırdı. Atlantik’in terası Bizim Sokak’tan önce Ertan Anapa’nın çıktığı Işık Gazinosu’ymuş.
Atlantik’te ilk ‘61 yapımı “101 Dalmaçyalı” isimli animasyon filmini seyretmiştim, orada seyrettiğim son filmin de ‘80 yapımı “Hayata Dönüş” olduğu aklımda kalmış. Sinemanın gişesinde orta yaşlarda çok hoş sarışın bir bayan otururdu, koridorun sonundaki gişeden sonraysa, sola doğru, pasajın Kâzım Özalp Sokağı’na çıkış kapısı vardı, oradan sokağa inerken sağda, gösterimdeki filmin afişiyle lobi kartlarının ve gelecek filmin afişinin sergilendiği bir camekânlı dolap bulunuyordu. Atlantik’te ilk başlarda Pazar günleri çocuklar için 10.00 matinesi konulurdu, sonra nedense kaldırıldı, hafta içindeki 12.00, 14.00 ve 16.00 gündüz matinelerine ise Cumartesi ve Pazar günlerinde 18.00 matinesi de eklenirdi. Atlantik’te genellikle ecnebi film gösterilirdi, ancak bazı büyük prodüksiyon Yeşilçam filmlerinin galaları da orada yapılmıştı. Bu galalarda filmden önceki Erkan Yolaç şovu benim kuşağımdakilerin muhakkak hâlâ aklındadır, Erkan Yolaç merhûm seyirciye Ertan Anapa Orkestrası’nı ve Neş’et’i takdim ettiğindeyse salon yıkılırdı. Atlantik’te, ‘66 yapımı “Bir Kadın Bir Erkek”, ‘68 yapımı “Barbarella”, ‘69 yapımı “Son Gerçek”, ‘69 yapımı “Sonsuz Ölüm”, ‘70 yapımı “Cephede Eğlence”, ‘70 yapımı “Hayat Bağları”, ‘70 yapımı “Ateş Çemberi”, ‘71 yapımı “Kanunun Kuvveti”, ‘71 yapımı “Fahişe”, ‘71 yapımı “Kirli Adam”, ‘71 yapımı “Karanlıktan Gelen Adam”, ‘72 yapımı “Kabare”, ‘72 yapımı “Baba”, ‘72 yapımı “Paris’te Son Tango” ve ‘73 yapımı “Akrep” gibi çok iyi filmler seyrettim.
Atlantik’in karşı sırasındaki Suâdiye Sineması, sanırım ‘73’de açılmıştı. Kırmızı kaplaması çok dikkat çekiciydi. Orada daha önce Usturumcalı Kemal Aksan’ın iki katlı ahşabı varmış, alt katı bakkal dükkânı, üst katıysa ev, ancak ahşap ‘55 gibi yanmış, arsasını da Hüseyin Kuru’ya satmışlar. Laz Hüseyin’in ahşabın yerine açtığı derme çatma bakkal dükkânından epeyce Coca-Cola içmiştim, dükkânın yıktırılmasınaysa Atlantik’te bir Hong Kong filmine yetişmeye çalışırken şâhit oldum. Suâdiye’de ‘80 öncesinde Yılmaz Güney’in ‘74 yapımı “Arkadaş” ve ‘75 yapımı “Zavallılar” filmlerini seyrettim, ‘80 sonrasındaysa orada seyrettiklerim arasında Ömer Kavur’un ‘81 yapımı “Kırık Bir Aşk Hikâyesi” ve ‘82 yapımı “Göl” filmlerini unutamıyorum. Sonra orası tadîlâttan geçirilip dört katlı bir Boyner Mağazası oldu, mağaza yıllar sonra Erenköyü’ne taşınıncaysa binâ uzun bir süre metrûk kaldı.
İstanbul’da gittiğim ikinci sinema Bostancı’daki Pasifik Sineması’ydı. Bostancıbaşı Derbend Köprüsü’nün tam da Altıntepe ucunda, Kasaplar Çarşısı’nın sağ başında, hafriyât toprağıyla doldurulan denizin üstündeydi. Altında kasap ve ciğerci dükkânları vardı, yol üstündeki kapıdan girilince sizi sağda yeşil bir çuha üstüne filmlerin afişileriyle lobi kartlarının sarı metal başlı raptiyelerle tutturulduğu bir pano........
© Karar
