menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

‘Ne güzel geçmişti bütün bir yaz, başımda kavak yelleri esen o yaşta’

16 1
16.07.2025

Yazlıklarda on dakika ara bir şâyân-ı temâşâydı, bizim kuşak Olimpos gazozuna yetişemedi, daha doğrusu ‘57 sonrasında Atina’ya giden Bazlamacıların Olimpos’una yetişemedik, onun yerini Çamlıca, Ankara ve Elvan gazozları almıştı, Coca-Cola ve Pepsi elbette çok satıyordu, ama seyircinin asıl rağbeti “Frigo, buz!” sesineydi.

İstanbul’a taşındığımızda gittiğim ilk yazlık sinemanın ismi Can’dı, Suâdiye Ortaokulu’nun yanından toprak aralığa girdiğinizde, elli adım kadar solda, bir koruluğun doğu ucuna muhtemelen ‘67’de veya ‘68’de açılmıştı. Şimdiki Fatmakadın Sokak ve Halay Sokak o yıllarda yoktu, bahçelerin arasından doğruca sinemaya çıkardık, az ilerisindeki İbak köşküyle minibüs caddesinin kenârındaki Huzur, Yıllar ve Yayla isimli kooperatif evlerini saymazsak, onların ‘63 veya ‘64 yılında Öğretmenler Bankası’ndan alınan krediyle inşâ edildiklerini Ali Aktan’dan öğrendim, sağında solunda binâ dahi yoktu denebilir, sinemanın kapısından doğudan batıya ve kuzeyden güneye uçsuz bucaksız çayırlıklar uzanırdı, dört beş adım ötedeyse Çingenelerin bir deri bir kemik beygirlerini görürdünüz. Bunlar artık Çingenelerin hangi obasındansalar, kızları feci çirkindi, hepsi de manzarası bozuk doğmuştu, buna rağmen ayrıntıları yeni pırtlamış on iki on üç yaşındaki kızlar çalıların arasından size “Taves mansa, avel kay!” diye seslenip zingirdeşmeye bayılırlardı. Bir gün Osman Cemal Kaygılı’nın rûhuna rastlarsam, sırf merâkımdan ona ‘60’ların sonlarıyla ‘70’lerin başlarında semt-i dildârımıza çadır kuran Çingenelerinin hangi obadan olduklarını soracağım, oysa on iki kilometre daha batıya gidersek, karşımıza Selâmsız’ın balık etli zeytin yeşili gözlü “Bandırmalı” kızları çıkardı, inanın hepsi de birer süt damlasıydı.

Can Sineması’nda seyrettiğim filmlerden, ‘67 yapımı “Parıltılı Gözler”, ‘68 yapımı “Batıda Kan Var”, ‘68 yapımı “Cehennemde İki Adam”, ‘68 yapımı “Kutup Harekâtı”, ‘68 yapımı “Kartal Yuvası”, ‘69 yapımı “Kasabanın Sırrı”, ‘70 yapımı “Düşman Yuvası”, ‘71 yapımı “Hırsızlar”, ‘71 yapımı “Kırmızı Güneş” ve ‘72 yapımı “Mavi Sakal” aklımda kaldı. “Düşman Yuvası” filmine kanser tedavisi gören dedem Laz Hakkı’yı da götürmüştüm, filmi seyrederken gençliğine dönüp çenesi açılmış, bana Arslanköylülerin vaktiyle Fransızlara ve intikamcı Ermeni Lejyonu’na karşı Yavca sırtlarında nasıl çete savaşı verdiklerini anlatıp durmuştu. Ben fakültenin birinci sınıfındayken ise Can Sineması sekiz dokuz masalı bir çay bahçesi olmuştu, oraya sadece Suâdiye Lisesi’nin solcu öğrencileri takılırdı, az yukarısındaki Kaya Sultan Sokak’taki kahvehâneyse ülkücülerindi. ‘80’li yılların başlarında Can’dan bırakın sinemayı, çay bahçesinin izleri dahi kalmadı, yerine çok katlı bir apartman dikildi, apartmanın altındaysa şimdilerde Nello’s isimli bir İtalyan restoranı ve Gaston isimli bir kafe bulunuyor.

Yeşilçam filmi seyretmek istersek, az yukarımızda ve karakolun yanında Bahçe Sineması vardı, karakolun arkasındaki arsaysa her yılın Haziran ayında minyatür kale yaz turnuvalarının yapıldığı futbol sahaydı, orada ‘71 ile ‘76 arasında çok koşturdum, top sahamıza sonradan Hakkı Değer Ortaokulu’nu, Bahçe Sineması’nın yerineyse Doğru Eczahânesi’nin bulunduğu apartmanla Özgül Unlu Mamülleri’nin bulunduğu apartmanı diktiler. Bahçe’de seyrettiklerim arasında, ‘70 yapımı “Firari Aşıklar”, ‘71 yapımı “Mavi Eşarp”, ‘72 yapımı “Vukuat Var”, ‘73 yapımı “Güllü Geliyor Güllü”, ‘74 yapımı “Mavi Boncuk”, ‘74 yapımı “Salak Milyoner”, ‘76 yapımı “Köyden İndim Şehire” ve ‘76 yapımı “Süt Kardeşler”, aklıma ilk gelenler. Bahçe Sineması kapandıktan sonra, oradan minibüs caddesine doğru yürürseniz, ikinci sokağın köşesindeki Egemen Apartmanı’nda sekiz yıl oturmamızsa hoş bir tesâdüftür.

Kazasker’den Turşucu Deresi’ne ve Ankara yolundan tren hattına kadarki arazide ‘69 ile ‘76........

© Karar