Yargı niye böyle?
Muhalefete sorsanız yaraya tuz basmış gibi feryatlar duyarsınız. İktidara sorsanız, “yargımız bağımsız ve tarafsızdır” cevabını alırsınız hem de mütemadiyen.
Bu tablo iktidarı memnun eden, muhalefete feryat ettiren bir yargı olduğunun resmidir.
Benim ölçüm şu: AYM kararları ne diyor, yargı ne yapıyor? Hukuken en objektif ölçü bu olsa gerek.
AYM’nin 5 Ağustos’ta Resmi Gazete’de yayınlanan kararı, adli yargıdaki tutuklama salgını bakımından son derece önemli…
AYM şöyle diyor:
“Kaçma, tanıklar üzerinde baskı kurma veya delil unsurlarını değiştirme, yeniden suç işleme, kamu düzenini bozma gibi risklerin varlığının gerektiği şekilde tespit edilmesi ve… tutuklama gerekçesinin soyut, genel veya basmakalıp bir şekilde olmaması gerekir.”
Dikkat, tutuklama için kaçma, delilleri karartma gibi gerekçelerin, “soyut, genel veya basmakalıp olmaması gerekir.”
Peki nasıl olması gerekir? AYM şöyle diyor:
“Kaçma riskinin değerlendirilmesinde kişinin karakteri, ahlaki durumu, ikametgâhı, mesleği, mal varlığı, aile bağları, tutukluluğa karşı gösterdiği tepki, başka bir ülkeye gerçekten kaçmayı planlayıp planlamadığı, kaçmayı planladığı ülkeyle veya uluslararası bağlantıları gibi hususlar dikkate alınmalıdır.” (B. No:2023/102251, paragraf 6)
AYM’nin bu içtihadına uyulsaydı İBB soruşturmasında neredeyse kimse tutuklanmaz, belki adli kontrol kararları verilirdi. Hele de hastalığı hastane raporlarıyla sabit Murat Çalık........
© Karar
