‘Firavun sandalyesi’
Bu terim Ziya Gökalp’e aittir. Gücün, iktidar tutkusunun insanı nasıl etkileyebileceğine dair bir ifadedir. Bazı İttihatçı bakanları görerek söylemiş olmalı.
Niyazi Berkes’in de belirttiği gibi, Cumhuriyet kurulurken inkılapçı radikalizmin gözünde Gökalp “Osmanlı” kalmıştı. İnkılapçılar, sanılanın aksine, Ziya Gökalp’in fikirlerine değer vermiş, etkilenmiş değildir. Önemli fakat ayrı bir konu…
Gökalp’i ittihatçı diye eleştirenlere cevaben, onun yakın arkadaşı liberal milliyetçi Ahmet Ağaoğlu, 1939 yılında yapılan “Ziya Gökalp ihtifali” toplantısındaki konuşmasında şöyle diyordu:
“Kendisine defaatle teklif olunan Bakanlık sandalyesini aşağı görerek reddeylemiştir. Zaten Bakanlık sandalyesini ‘Firavun sandalyesi’ diye adlandıran odur... Bu büyük adamı ‘ilmi siyasete alet etmek’le itham edenler, tamamen aldanıyorlar. Gerçek tamamen aksinedir. O, siyaseti ilim ve fikir için alet ittihaz etmiştir” (İş Mecmuası, 1939, sayı 19, sf. 160)
Bizim siyasi literatürümüzde ‘denetimsiz dengesiz’ gücün istibdada, otoriterleşmeye yöneleceği konusunda kitap ve makale azdır. Çünkü hepimiz “bizden” olduğunda gücü, güçlüyü övmüş, “öteki” olduğunda yermişizdir.
Bu yüzden tarihe bakışımız da siyasete bakışımız da değerli ve sınırlı istisnalar olmakla beraber, genellikle Ulu Önder ve Ulu Hakan kutupları arasında kaldı.
“Hakimiyet milletindir” kavramı, bizde Meşrutiyet’le yerleşti, Müdafa-i Hukuk bu kavrama dayalı olarak örgütlendi, Milli Mücadele ve Cumhuriyet’in başarılmasında dünya görüşü ve........
© Karar
