menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kusurlu temsilin suçunu dine atmak

25 2
16.05.2025

Din, sadece inananların değil, inanmayanların da hikâyesine sızan bir kavramdır. Onunla kavga edenin de kabullenenin de cümleleri çoğu zaman aynı yerden başlar… “İnançsız bir insan olarak, hayatımı en çok etkileyen şey din oldu” gibi ifadeler son zamanlarda daha sık karşımıza çıkıyor. Sosyal medyada, gündelik hayatta, hemen her ortamda dindarlara ve dine laf sokmadan gününü başlatmayanların sayısı azımsanamayacak kadar fazla. Bunun temelinde, dinin artık neredeyse bütünüyle muhafazakârlıkla, muhafazakârlığın ise iktidarla özdeşleştirilmesi yatıyor.

Duygusal olarak anlaşılır ama düşünsel olarak savruk bir yaklaşım bu. Çünkü bir şeyi hayatınızın merkezine yerleştirmeniz, onunla düşündüğünüzden daha derin bir bağ kurmuş olmanızı gerektirir. Ve eğer bu bağ Tanrı’yla değil de Tanrı adına konuşanlarla kurulmuşsa, yaşanan şey inançsızlık değil, inkârla lekelenmiş bir inançtır.

Türkiye’de sekülerlik, her zaman yalnızca özgürlük arayışından değil, çoğu zaman bastırılmış inanç deneyimlerinin izlerinden de beslenmiştir. Bu topraklarda din, sadece inananlar için değil, inanmayanlar için de yön belirleyici bir karşıtlık noktası olarak varlığını sürdürür. Bu yüzden dine yönelen eleştiriler, çoğu zaman yalnızca metafizik inançla değil, kişisel tarihlerle, sınıfsal geçişlerle, görünürlük arzularıyla ve toplum belleğindeki kırılmalarla da iç içe geçer. İnanç, yalnızca Tanrı’ya bağlılık değil, aynı zamanda kültürel aidiyet, toplumsal köken ve duygusal yüklerle örülmüş bir kimliktir. Bu nedenle dinle verilen mücadelelerin çoğu Tanrı’yla değil, kişinin kendi geçmişiyle, görmezden gelinmiş parçasıyla yapılır.

Dinle hesaplaşan birçok kişi, baskıya değil, dinin hâlâ geçerli ve güçlü bir anlam haritası sunabiliyor olmasına içerliyor aslında. İnananların yalnızca inanması değil, hayatlarını bu inanç üzerine kurabiliyor oluşları huzursuzluk yaratıyor. Çünkü bir şeye karşı çıkarak varlığını sürdüren düşünce, reddettiği şey kadar ona bağımlıdır. Bu nedenle din karşıtı öfke, düşünsel bir duruştan çok,........

© Karar