‘Şakir Paşa Ailesi’ üzerinden bir toplum ve sanat okuması
"İçimde patlayan duyguların dışavurumunu ancak bu şekilde aktarabiliyorum.” - Fahrelnisa Zeid
Son günlerde Şakir Paşa Ailesi’ni konu alan dizinin etrafında kopan tartışmalar, sanatçılara, entelektüellere ve bilim insanlarına bakış açımızın ne kadar yüzeysel olduğunu bir kez daha kanıtladı. Birbirinden değerli sanatçı ve düşünürler yetiştirmiş bu köklü ailenin sanatsal mirası, bireylerin özel hayatları ve dramatik yönlerine kurban edildi. Toplum olarak kültürel ve sanatsal katkıları değerlendirmek yerine, trajedi ve skandallara odaklanmayı tercih ettik. Bu durum, sanat ve sanatçıya yönelik anlayışımızın temelindeki eksiklikleri gözler önüne sermesi açısından da manidar.
Şakir Paşa Ailesi, yalnızca bir aile değil, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e modernleşme hareketinin en önemli temsilcilerinden biriydi. Aile fertleri sanat, edebiyat ve felsefe ile iç içeydi bu anlamda dönemin entelektüel hareketlerine de yön verdiler. Ancak düşünce dünyaları ve sanat anlayışları sebebiyle her zaman kabul gören bir noktada olmadılar. İttihatçı geçmişlerinden gelen modernleşme yaklaşımı, sanata da yansıdı. Batı’ya dönük sanat anlayışları, özgürlükçü bakış açıları ve din-toplum ilişkisi üzerine geliştirdikleri eleştirel duruşları, muhafazakâr çevrelerde tepki çekti. Bugün olduğu gibi o dönemde de ideolojik kamplaşmaların gölgesinde sanatlarını sürdürmek zorunda kaldılar.
Ailenin kadınları özellikle sanat alanında kendilerine özgü bir duruş sergiledi. Fahrelnisa Zeid, soyut sanatın Türkiye’deki öncülerinden biri olarak Batı’da büyük yankı uyandırırken, seramik sanatını modern formlarla buluşturan Füreya Koral çağdaş Türk sanatının temel taşlarından biri oldu. Aliye Berger, litografi ve gravür sanatında çığır açtı. Ancak özgür düşünceyi ve sanatın sınırsızlığını savunan bu kadınlar hem toplumsal önyargılarla hem de sanatın ideolojik bariyerleriyle........
© Karar
