menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Geçmişin yükleri ve kul hakkı 2

19 1
27.11.2025

Bazı kavramlar vardır, ne olup ne olmadığını nefes almak, su içmek gibi kendiliğinden öğreniriz. Bu kavramların dinle ilgili olanlarından biri de kul hakkı. Kul hakkının ne olduğu, ne olmadığı pek ders konusu yapılmaz. Yapılsa bile genelde örnekler üzerinden basitçe anlatılıp geçilir hatta kul hakkının Allah’ın affetmeyeceği tek günah olduğunu söyleyenler ve bunun böyle olmadığını, Allah’ın affetmeyeceği tek günahın şirk olduğunu, ayetleri delil göstererek anlatanlar vardır ancak geçen yazıda da dediğim gibi halk arasında kul hakkına bu kadar önem veriliyorsa orada biraz durup düşünmek de lazımdır. Ben, hayatın içinde kendiliğinden öğrendiğim bu “kul hakkı” tabirinden ne anladığımı kısaca yazayım:

İnsan, ilk insandan beri Allah’ın emir ve yasaklarına uymakla mükellef. Bunu başarırsa mükafatını alacak, başaramamaktan Allah hepimizi korusun. Bu emir ve yasaklara uyma, dünya hayatında diğer insanlarla muamele içindeyken daha faziletli. Dağın başında inzivaya çekilmiş birinin Allah'ın emir ve yasaklarına uyması daha kolay denir hep, bence doğrudur da çünkü insanlarla muamele içindeyken yeri gelir anlaşmazlıklar olur, yeri gelir kavgalar çıkar. Bunlar, menfaatlerin çatışmasından doğar genellikle. İnsan, hayatın içinde her çeşit insanla muamele içine girme durumunda kalabilir. Bu muamelelerde, bir Müslüman elinden geldiği kadar dinine uygun davranmak zorundadır. Bunu yaparken yapması gerekenler vardır, en bilineni emri bil maruf ve nehyi anil münker yapmaktır. Yani iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak. Müslümanlar, emri bil marufa bayılır yani iyiliği emretmeyi sever hatta çoğunlukla iyiliği emreden sınıfında olmanın kendilerine bir paye........

© Karar