Söz gümüşse sükût altın mı?
“Söz gümüşse sükût altındır” deyimini zaman zaman hepimiz kullanırız. Bu deyimi kullanarak, “susmak bazen konuşmaktan daha iyidir” demek isteriz.
Deyimle ilgili çok sayıda hikâyeden biri deyimin doğuşunu şöyle açıklıyor:
Şehrin ileri gelenlerinin katıldığı bir mecliste, katılımcılardan biri konuşmayı uzattıkça uzatıyormuş.
Bilginlere bir soru soruyor, onlar daha ağzını açmadan, sorduğu sorunun cevabını kendisi başlıyormuş anlatmaya.
Bu durum herkesin dikkatini çekmiş.
Bir suskunluk anını denk getirip bilginlerden biri ötekine:
“Siz, öteden beri her şeyin israfından sakınmayı öğütler durursunuz. Kelime israfı konusunda ne buyurursunuz acaba?” diye sormuş.
Öteki bilgin, hafifçe gülümseyerek başını sallamış:
“Evet,” demiş, “söz gümüşse sükût altındır. Onun da israfından sakınmak gerekir.”
…
İfrat ve tefrit hastalığımız, her alanda olduğu gibi, bu deyimi de bağlamından koparıp, konuşmamız gereken yerlerde suskunluğumuza mazeret oluşturuyor.
Gevezelikle istişare ve muhabbet arasındaki dengeyi bir türlü kuramıyoruz.
Suskunluğumuzu faziletli bir davranışa dönüştürüyor, ilerleyen suskunluğumuzla “itaat et rahat et” kültürünü besliyoruz.
Konuşulması gereken yerde susamayız
Konuşulması gereken yerde susmak........
© Karar
visit website