menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

‘Düşüncelerin Gün Batımı’na Zeyl*

36 6
08.07.2025

Emil Michel Cioran’ın ne cinsten bir yazar ve düşünür olduğunu okurlar yakından bilirler. Sadece biyografisinin çarpıcılığıyla bile ilginç bir karakter sayılan Cioran, doğudan batıya gitmiş orada kendini bulduktan sonra tekrar doğuya dönmüş bir düşünür gibidir. Bu bağlamda kendi anadili Rumence yazdığı ‘Düşüncelerin Gün Batımı’ dilsel olduğu kadar duyuşsal, kültürel olduğu kadar inançsal ve bir o kadar da doğu ile batı arasında salınımlanan düşünsel bir esrime diye de okunabilir. İsmet Birkan çevirisyle Türkçe’yle ilk kez buluşan ‘Düşüncelerin Gün Batımı’ güneşi batmadan önce elinde tutan ve bir mitoloji kahramanı intibaı da taşır. Böyle kitapları okurken ilerlemenin zevkli yollarından biri altı çizilen her bölümü yoruma açmak ve ona zeyl düşmektir.

Yalnızlık yalnız olmayı değil, var olan tek kişi olmayı öğretir.’

Yalnızlık Tanrıya özgüdür demiş eskiler. Bir yandan onu yüceltirken bir yandan da imkansızlığını dile getirmişler. Yine de yalnızlık gelip insanı bulur. Bazen insan onu ister, peşine düşer. Kimi vakitte yalnızlıktan kurtulmak için her bedeli ödemeye hazırlanır. Cioran, var olmayı insan olabilmenin kemiği diye görüyor olmalı ki şekli ve görüntüyü değil iliği, ruhu öne çıkarıyor. Görünüşte tek, yalnız, bir başına görünen kişilerin bütün evreni ve insani erdemleri yüklendiğini imliyor.

Hayvanlar ve bitkiler de üzgündürler, fakat üzüntüyü bir bilgi aleti yapmamışlardır. İnsan ise tam da bu adetiyle, doğa olmayı sona erdirir. Etrafımıza bakınca, kim fark etmez ki bitkilere, hayvanlara bir çok madene dostlukla bağlıyız, ama insana asla.’

Uygarlık bir bilme........

© Karar