Değerler erozyonu…
İnsanların toplum halinde yaşamaya başlamasından günümüze onları bir arada tutan en önemli değişken deneyim, duygu ve söylemlerinin etkileşiminden ortaya çıkan değerleri olmuş. İyi ve kötü bu değerler sayesinde belirlenmiş, doğal olarak zaman içinde değişmiş, şartlara uyum sağlamış ve “gelişmiş”.
Savaş, daha doğrusu organize şiddet kullanımı da bu gelişmeden nasibini almış, 19’uncu yüzyıldan itibaren daha insani koşullarda savaşılması için düzenlemeler yapılmış, ondan önce de devletler arası ilişkiler ikili ve çok taraflı antlaşmaların ötesinde yapılagelişe dayandırılarak kurala bağlanmış. Lahey’de, Cenevre’de yaralı askerlerden sivillerin korunmasına pek çok sözleşme imzalanmış.
Günümüzde kapsamlı bir insancıl hukuk külliyatı ve bu külliyatı korumakla görevli uluslararası örgütler ve mahkemeler var. Yaptırım güçleri sınırlı olsa da Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi bunların başında geliyor. Aslında BM bile bu amaçla, saldırganlığın önlenmesini sağlamakla görevlendirilmiş bulunuyor. Ancak dünya siyasetinin dengeleri hukuk kurallarının, normların uygulanmasını zorlaştırıyor.
Günümüzün en önemli sorunuysa uygulamadan ziyade değerler erozyonu. Artık çok az devlet eylemine “hukuki” meşruiyet arama zahmetine katlanmak istiyor. İsrail Gazze’ye........
© Karar
