Bardağın dolu tarafını görebilmek…
Algıda seçicilik evrensel bir sorun. Yapılan araştırmalar bunun biraz insani özelliklerimizden biraz da sorunların ve konuların önümüze konuş biçiminden kaynaklandığına işaret ediyor. İçinde yaşadığımız ortam ve bireysel deneyimlerimiz de zaten algımızı büyük ölçüde belirliyor.
Tecrübelerimiz hep kötü olduysa, diyelim ki hukukun üstünlüğünün tartışmalı, ifade özgürlüğünün sınırlı, gelir dağılımının adaletsiz olduğu bir ülkede yaşıyorsak, terör sorununun asla çözülemeyeceğine ya da dış politikada hiç bir başarının elde edilemeyeceğine inanıyoruz.
Pazarlama gurularının pek sevdiği bardak metaforuyla açıklarsak yarı dolu bir bardağa baktığımızda bardağın öncelikle boş tarafını görüyoruz, üstü boş olduğu için de geriye kalan kısmındaki sıvının sağlıksız, işe yaramaz, hatta toksik olduğunu düşünüyoruz. Karamsarlığımıza gerekçeler bulmaya çalışıyoruz.
Oysa yaşamak için de, siyasi beklentilerimizin karşılanabilmesi, eleştirdiğimiz düzenin değişmesi için de iyimser olmak, daha doğrusu iyi bir şeylerin olduğunu, olabileceğini görmek zorundayız. Siyasette iyi, doğru yapılan bir şeyin sadece yapana yarar sağlayacağı varsayımından hareket etmemeliyiz.
Mesela AK Parti, yani aslında Cumhurbaşkanı ve yakın çalışma arkadaşları dünya ve bölge konjonktürünün yarattığı fırsatları da değerlendirerek Bahçeli açılımıyla başlayıp PKK kongresiyle süren bir siyasi inisiyatif geliştirdiyse, bu terörün bitişine ve Kürt sorunun çözümüne yol açacaksa, hepimize yarar sağlayacağını........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d