Krallara hayır diyemeyenler özgürlüğü hak edebilir mi?
Bizim gibi demokrasi kültürü gelişmemiş sipariş demokrasilerde, insanlar demokratik değerlerin kıymetini bilemezler. Bu yüzden de hukuk, demokrasi, özgürlükler, insan hakları gibi evrensel değerlerin müşterisi oldukça azdır.
Hal böyleyken, demokrasi, hukuk ve temel insan haklarıyla geç tanışan özellikle Müslüman dünya temel sorunlarının kaynağı olarak Batı sömürgeciliğini gördüğü için demokrasi taşlamayı bir meziyet olarak görmektedir.
Bu zihniyet yapısı, Batı sömürgeciliği üzerinden bütün vebali demokrasiye yüklediği için de demokratik değerleri keşfetmeyi bir türlü başaramamıştır. Ayrıca Müslüman dünya geri kalmışlığın faturasını da Batı’ya çıkararak kendi günahlarını örtmeyi tercih etmiştir.
Oysa bu yaklaşım, kağıt üzerinde durduğu gibi masum bir analiz değildir. Müslüman dünyada fikri ve iktisadi durgunluğun on dokuzuncu yüzyıl ortalarında egemen hale gelen Batı sömürgeciliğinden çok daha önce başladığını belirten San Diego Eyalet Üniversitesi’nde siyaset bilimi hocası olan Prof. Ahmet T. Kuru’nun şu tespiti, bugünü anlamamız açısından son derece önemli: “Aslında Müslümanlar tarihlerinin ilk beş yüzyılında dünya çapında önemli katkılar yapan bir düşünür sınıfı ile bir tüccar sınıfına sahiptiler. Bu dönemde İslam âlimleri devlet memuru olmayı genel olarak reddetmiş, dini ve fikri çoğulculuk önemli filozofların yetişmesini sağlamış ve tüccar sınıfı hem İslam âlimlerine hem de filozoflara maddi destek sağlamıştı.” (Medyascop’ta........© Karar
