menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dava diye diye adaleti yok ettik

41 45
14.04.2025

Zaman zaman insan kendi kişisel tarihini, yetiştiği kültürel ortamı, devraldığı gelenekleri ve kültürel mirası yeniden gözden geçirme, bir başka deyişle sorgulama ihtiyacı hissediyor.

Doğduğum, büyüdüğüm ve kültürel anlamda etkilendiğim iklim itibariyle dindar bir mahalleden geliyorum. Doğal olarak bu iklimin pozitif ve de negatif etkilerini üzerimde taşıyan bir insanım.

Lise yıllarımdan itibaren hayatımın önemli bir bölümü, dindarlık hassasiyeti olan ama aynı zamanda sanatı-edebiyatı önemseyen, Türkiye’nin ve dünyanın farklı kültürel değerlerine zihinleri açık bir çevrenin içinde geçti.

Kısacası, Müslüman mahallenin özellikle kültürel anlamda biraz daha üst katmanında yer alan bir çevre içinde yetiştiğimi söyleyebilirim. Ancak bu mahallenin “dava” hamaseti üzerinden yürüyen hayali bir iddiası var ki hala bu davanın ne olduğu ne işe yaradığı anlaşılabilmiş değil.

Bir dönem Necip Fazıl’ın şiirindeki “Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..” dizelerle zihinlerimize zerk edilen o meçhul “dava”dan o gün bugündür bir türlü kurtulamadık.

Hayatımızın neredeyse her aşamasında bize hep büyük bir davadan söz edildi. Aslında bu davadan kastedilen ‘İslam davası’ydı ama çoğu zaman sanki erişilmesi mümkün olmayan bir hayal gibi anlatıldı.

Neredeyse bütün okumuş dindar kesimler, her vesileyle bu davanın bir ‘adalet davası’ olduğunu, dindarların adaletli, merhametli, vicdanlı insanlar olmak........

© Karar