menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Çakışmayan müfredatlar

64 3
previous day

Akıl ve nakil. İslam düşüncesi yazılıp çizilirken bu ikiliye sık sık temas edilir. Akıl mı nakil mi?

Akıl terimini anlam bakımından açıklamaya gerek yok herhâlde. Nakil ise bir yerden alıp başka bir yere götürmektir ya. Bu bağlamda temel kaynaklardan alıp şu anda tartışılan bir mesele için kullanmak anlamındadır. Birincide insan düşüncesinin ikincide dinin getirdiklerinin, problemi çözmede öncelik kazanacağı düşünülür.

Mesela denir ki: “Eşariye nakli, Mutezile aklı önceler. Çoğu itikat mektepleri nakle ağırlık verirken İmam Mâtürîdî akla ağırlık verir.” Bu deyişlerin arkasında da genellikle akla imkân tanımanın iyi bir şey olduğu düşüncesi vardır.

“Önceler” diyorum çünkü akıl da nakil de sınırları sıkı sıkıya çizilmiş, biri bittiğinde öbürünün başladığı alanlar değil. Gerçi nakil, Tanrı’nın ve Peygamber’in sözünden başlar ama bazen büyük insanların eserleri ve nakledilen sözleri de nakil hazinesine dâhil edilir. Kur’an’dan başka hadisi de yanılmaz kaynak kabul edenlere, Ehl-i Hadis denirken daha da genişletilerek, “Eseriye” adını da alabilir.

Bu hâl yalnız İslamiyet’e ait değil. Matbaa öncesinde kitaba ulaşmak zordur. Kitaplar çok pahalıdır. 15. Asırda Oxford Üniversitesi kütüphanesindeki kitapların her birinin bir malikâne değerinde olduğunu okuyoruz. Kitap kıymetli. Okur yazar çok az. Bu durumda bir şey yazılmışsa sırf o yüzden, yazıldığı için zor çözülüyor, zor anlaşılıyor diye neredeyse sihirli bir değer kazanıyor. Batı’da da Doğu’da da. Onun için Eseriye! Onun için birçok eser,........

© Karar