menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Biz

18 1
25.04.2025

Şirket, spor kulübü, arkadaş grubu, dernek, siyasi parti, köy, devlet… İnsanların oluşturduğu bütün gruplaşmalarda “biz” duygusu yakalanmaya çalışılır. Buna mensubiyet şuuru, ait olma bilinci de diyebilirsiniz. İsterseniz “kimlik” deyiniz. Bu toplulukların yöneticilerinin birinci işi “biz”i yaratmak, bunu yaratırken de topluluğun daha küçük “biz”lere bölünmesini önlemektir.

Aslında “biz” olmak, insanların fıtratında var. Genler keşfedildikten sonra toplum içinde yaşamak insanın genlerinde var diyoruz: İnsan bir toplum yaratığı. Genlerimize kazınmış, çünkü en eski çağlardan beri insanın hayatta kalabilmesi için toplum gerekmiş. Derek Bickerton’un Adem’in Dili kitabında bu gereklilik pek güzel anlatılır. Tek insan veya sadece birkaç insan, mesela bir aile, yırtıcılara karşı savunmasızdır. Ne aslan veya kaplan gibi pençeleri ne de dişleri vardır. Bir veya birkaç insan böyledir ama sahaya bir insan toplumu çıkınca dengeler değişir. Yazar, baltalar fırlatıp bağırarak hep birlikte kaplanın veya aslanın üzerine koşan onlarca insan karşısında yırtıcının kaçmak zorunda kaldığını anlatır. Bickerton, en eskilerde, avlarda önce yırtıcıların pençe ve diş izlerinin, onların üstünde insanların balta izlerinin görüldüğünü fakat geçmişi on binlerce yıl ileri sardığımızda sıranın değiştiğini anlatır. Başlangıçta insanlar yırtıcılardan kalanla beslenirken daha sonraki devirlerde, yırtıcılar insanların artıklarıyla yetinmek zorunda kalıyor. Değişen ne? Değişen dil ve dil sayesinde toplumun mümkün hâle gelmesi.

MİLYON YILLIK ZİYAFET

Bu en eski “biz”in bir yararı da büyük avların paylaşılmasında. Taş devrinde buzdolabı, derin........

© Karar