Silahlar bırakılırken dillere demokrasi vurgusu hakim olmalıydı
Yarım yüzyıla yakın bir süre, elde silah, devlet güçlerine karşı kanlı bir savaş yürütmüş bir örgütün, kongre yaparak kendisini feshetme kararı almasının, silahlarını bırakmaya hazırlanmasının ülke insanları tarafından sevinçle karşılanması beklenir.
Nitekim öyle de oldu.
Geçen yıl Ekim ayında başlayan sürecin, örgütün feshi kararıyla ilgili ilk bölümü, bu yıl Mayıs ayı sona ermeden nihayetlendi. PKK resmen yok artık. Bundan sonraki aşamada, örgüt militanlarının silahlarını teslim etmeleri bekleniyor.
Keşke bu kararı alırlarken, henüz sürecin ilk aşamasında olunduğunun bilinciyle, başka yönlere çekilebilecek ifadelere sahip bir metinle kamuoyu önüne çıkılmasaydı.
Daha önce başka ülkelerde yaşanmış benzer süreçlerden biliyoruz; silahlı örgütler yenildiklerini kabul ederek ortalıktan çekilmiyor, sahadan galip ayrıldıklarını düşündürecek bir havayı tercih ediyorlar.
Teröre başvuran silahlı örgütlerin de ikna etme ihtiyacı duydukları kendi kamuoyları bulunuyor…
Yayımlanan fesih karar metnine bu gözle yaklaşmakta yarar var.
Ben de öyle yaklaşıyorum.
Metindeki ‘Lozan’ ve 1924 Anayasası ile ilgili bölümlere takılmam da sebepsiz değil: Metni kaleme alanların derdi “Lozan zafer mi, hezimet mi?” türünden bir tartışma başlatmak değil herhalde. O dokundurmalar örgütün -daha doğrusu Abdullah Öcalan’ın- 40 binden fazla insanın canını alan silahlı mücadelesini dayandırdığı tarih tezi ile ilgili.
Konuya ilişkin yorumlarda........
© Karar
