Keser döner sap döner…
Türkiye’de yargıya ilişkin siyasallaşma hiç bu seviyeye ve bu niteliğe ulaşmadı.
Bu siyasallaşma, dünkü örneklerinden daha farklı.
Mahkemelerin rejimi kollama ve koruma görevine soyunup hukuk dengelerini altüst edecek kararlar vermelerinden, sistemin siyasi aktörleri devre dışı bırakma işlevini üstlenmesinden oluşmuyor.
Bu bakımdan iki yeni durum var.
İlki, kuvvetler ayrılığının rafa kaldırılmasıyla yargı kadrolarının görülmemiş oranda siyasi iktidara sadık ve tâbi kişilerden oluşması, bu yolla, ülkenin, keyfî kanun yorumları ve kanun gücüyle verilen siyasi hükümlerin cirit attığı bir yer hâline gelmesidir.
İktidar buyuruyor, savcılar ve mahkemeler harekete geçiyor.
Sadıklar ve suskunlar çoğunluk. Aksini yapanlar, buna cüret edenler cezalandırılıyor, sistem dışına atılıyor.
Örnekler o kadar çok ve açık ki!
Şubat 2020’de Osman Kavala, çizginin dışına çıkan bir mahkeme tarafından beraat ettirilince, “çizgi içindeki” savcılık derhal harekete geçiyor; aynı gece Kavala, bir başka soruşturmadan tutuklanıyordu. Ertesi gün Erdoğan söz alıyor, “Bir manevrayla dün onu beraat ettirmeye kalktılar ama gereği yapıldı…” diyordu.
Temmuz 2023’te Kavala’ya tahliye isteyen hâkim Sercan Karagöz, Ağrı’ya sürülüyordu.
Birkaç ay önce, davası kamuoyunda bir vicdan meselesine dönüşen ideolojik tutuklu Ayşe........
© Karar
