Ümmetin ordusunu toplarken milleti bölmesek bari
Hz. Peygamber'den sonra ne zaman bir oldu ki ümmet? Sahabe, kılıç çekip birbiriyle savaşmış. İlk dört halifeden üçünü kâfirler mi öldürdü?
Aynı Allah'a inanmak, tarihte aynı halifenin, sultanın peşinden gitmeyi hiç sağladı mı ki inanç birliği, bugün ümmetin siyasi birliğini sağlasın?
Ama bu; Türk'ün Kürt ve Arap'la kardeşliğinden, dini ve tarihi bağlarından güç alacağını söylemeye mani değil. Birlikte harekete davet etmeye de. Dış politikada Türkiye'nin nüfuz alanını genişletecek bir kucaklayıcılığın ne sakıncası olabilir?
Sorun, din kardeşliği söyleminin içeride din düşmanı arayan biz-onlar ayrımı için kullanılmasında. Dindar-laik kavgasında milleti bölüp kutuplaştırmak, ümmeti birleştirmeyecek herhalde.
Müslümanlar kardeştir. Öyleyse aynı inanç topluluğunun yani ümmetin fertleriyiz, diye aynı partiye mi oy verecek, dinin emriyle aynı siyasetçinin mi seçmeni olacağız? Peki ya demokratik rekabet? Dine aykırı mı, ruhuna fatiha mı okunacak? Din bir partinin tekelinde, ümmeti bir parti mi temsil ediyor?
İç siyasette, iktidar mücadelesinde ümmetçilikten yararlanmaya kalkmanın bizi sürüklediği açmazlardan sadece biri bu.
Diğerini, 2020’deki Malazgirt Zaferi kutlamaları için İletişim Başkanlığının çıkardığı "Kızıl Elma" klibinde izledik.
Ne diyordu........
© Karar
