Siyasetin cinnet hali
Bazen yüreğim hâlâ yerinde duruyor mu diyerek Sabahat Akkiraz’ın Kerbela Türküsü’nü dinlerim. Orada “Hüseyin attan düştü sahrayı Kerbela’ya…” sözlerine gelince içimde duygular kabarır, gözlerim dolar. “Fatma ana ciğeri sızlar sızlar ah çeker…”
Şöyle birkaç mısraı da siz okuyun, yüreğinize bakın, yerinde durup durmadığını kontrol edin:
“Hasanım ağu içti lebi sükker ah çeker - Hüseyin attan düştü kime şikar ah çeker - Nerde kalmış acaba bak Zülfigar ah çeker - Ali′nin onbir oğlu yerde yatar ah çeker - Fatma ana ciğeri sızlar sızlar ah çeker - Hüseyin attan düştü sahra-ı kerbelaya - Cibril gurban haber ver Sultan-ı enbiyaya”
“Medine dağlarında susamla sümbül ağlar - Dağlar inim iniler sular serhoş sel ağlar - Cümle guşlar figanda bak dertli bülbül ağlar - Viranede bayguşlar hu çeker yıl yıl ağlar – Kerbela’ya gulak ver sahra ağlar çöl ağlar - Nalet olsun Yezide şah-u geda gul aglar - Ey Mürteza gel yetiş binekte Düldül ağlar”
Hüseyin attan düşüyor ve ondan sonrası Yezid ordusunun icra ettiği havsalaya sığmaz, anlatılması zor cinnet sağnağı…
Niye?
Babası Muaviye’nin yerine “halife” olarak bıraktığı Yezid’e biat etmemek ve Kûfe’de bir çıkış aramak… Oradan davet var çünkü…
Yezid’e göre tehlike büyük! Yolu kesilmeli Hüseyin’in… Kûfe’ye asla ulaşmamalı.
Kerbelâ’da yolu kesiliyor. Yanında........
© Karar
