İstanbul savaşı ve AYM’den adalet uyarısı
Deprem İstanbul’u, İstanbul halkının şehri emanet ettiği insanlar cezaevindeyken yakaladı. Başkan dahil, 5 ilçe başkanı dahil nerede ise depreme karşı Belediye sorumluluğunu icra edecek olan tüm kadro bir yargı operasyonuyla “içeri” alınmıştı.
Yargı’nın hamlesine karşı koymak imkânsızdı.
Bu operasyon, siyasi iktidarın taa 2019’dan beri sürdürdüğü “İstanbul savaşı” ile bağlantılı mıydı?
Deprem günü iktidarın bütün unsurları, sanki “yönetim boşluğu” nu doldurma fırsatı buldular. Nerede ise Belediye buharlaştırılmıştı. İmamoğlu içerde, herkes içerdeydi… Sanki sayın Cumhurbaşkanı İstanbul’u da yönetmek üzere devreye girmişti. Orada İmamoğlu da olsaydı, Cumhurbaşkanı’nın bulunması hiçbir sorun oluşturmayacakken, halkın seçtiği Başkan’ın bulunmadığı bir ortamda aynı zamanda Ak Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı’nın, başka AKP’lilerle birlikte orada bulunması garip kaçıyordu.
Cumartesi günü, yani İSKİ’nin Sazlıdere etrafındaki yapılaşma girişimlerini durdurma operasyonunu başlattığı günün ertesinde, İSKİ Genel Müdürü dahil, İBB’ye ve bağlantılı kişilere yönelik 53 kişiyi kapsayan ikinci bir gözaltı dalgası daha oldu. “İstanbul savaşı” nın muhtemel boyutlarını öngörenler “Başka dalgalar da olabilir” görüşünde.
“İstanbul savaşı” ifadesi yadırganmalı mı? Bence yadırganmamalı. Ekonomik hayatta ayrı bir deprem yaşatan bütün bu operasyonlar, başka bir motivasyonla göze alınamaz.
“İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır, İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder…” gibi inanılıyorsa şayet ve Türkiye’yi kaybetmek (yani seçimi kaybetmek) asla istenmiyorsa, araya bir de arazi pazarlamasıyla bağlantılı yoğun rant hesaplarının karıştığı Kanal İstanbul “inadı” giriyorsa bunun gerekleri yerine getirilecektir.
Olan da budur.
Ancak ”olan” Yargı üzerinden olduğu için tartışmalar sadece “siyasi” boyutta kalmamakta, ülke için daha........
© Karar
