Hangi akılla?
“9 Martçılar” vardı bir, 1971’de, ordu içinde, darbeyi iyice pişirmişlerdi, 12 Mart’ta her şey tepe taklak oldu, tasfiye edildiler.
15 Temmuz’da “Saat 21.00’e kadarcılar” vardı bir de, darbeyi yapacaklardı, inandırılmışlardı, sonra n’oldu? Bütün varlık berhava oldu.
Ben hani Greko-romen güreşinde “salto atmak” deyimini kullanırım, böyle güç kullanımında başarılı olamama halini anlatmak için…. Oyun yaparsın, gücün yetmez, kendi oyununa gelirsin.
Türkiye’nin içine sürüklendiği gündeme bakar mısınız?
“Terörsüz Türkiye”ye gelecektik güya… 40 yıllık bir boğuşma bitecekti. “Barış” gelecekti ülkeye. Bir de “Demokrasi” eklemiştik, “Kardeşlik” eklemiştik. Meydanlarda başına “urgan” atılan 40 yılın “Terörist başı” bile Meclis’e çağırılmıştı.
“İç cephe tahkim edilecek”ti
Terörle bağlantılı “kayyım düzeni”nden kurtulacaktı ülke.
N’oldu?
18-19 Martta 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde birinci parti haline gelen Ana Muhalefet Partisi’ne, onun, üçüncü defa İstanbul’u kazanan sembol ismi Ekrem İmamoğlu’na yönelik yargı üzerinden bir süreç başladı.
“Yargı bağımsız”dı elbet ama, Türkiye’de yargı dahil bütün alanlara hakim bir irade olduğu, hele siyasi bir operasyonun o iradeden bağımsız icra edilemeyeceği iç dünyanın da dış dünyanın da bildiği bir şeydi.
Hele dış dünya, uzunca bir süredir yerlerde debelenen ekonominin ayağa kalkması için para getirmesi istenen dış dünya, “Sizde hukuk bağımsız işlemiyor, yarının ne getireceği belli değil, öngörülemez bir ülke halindesiniz” diyerek gelmemekte ayak diriyordu. Ya da geliyor, parsayı toplayıp gidiyordu.
İstanbul’un sembol ismi........
© Karar
