Had bildiricilik rolü
Eski Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi. Bir ara gözden düşmüştü, şimdilerde yeniden Beştepe’ye yakın hale geldiği söyleniyor. Nitekim AK Parti MYK’da Ekonomi İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirildi.
Zeybekçi geçen günlerde TÜSİAD Başkanı Orhan Turan’ı ziyaret etti ve "Yurt dışı yasağı doğru değil, gözaltı görüntüleri de hoş değildi" dedi.
Malum Orhan Turan ve TÜSİAD bir süre önce bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından hadleri bildirilenlerdendi, o gözaltı görüntüleri ve yurt dışına çıkış yasağı da had bildirme ikliminde gerçekleşmişti.
"Had" sınır demek. Normalde "Had bildirmek" de bir kişiye – kuruma "sınırlarını hatırlatmak" anlamına geliyor. Hukuk devletinde, demokratik düzende en tepe nokta, "Cumhurbaşkanı" dahil herkesin bir sınırı da var. "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" diye yazar Meclis’in alnacında ama Meclis o gücü bile "anayasal kurumlar vasıtasıyla" kullanır ve onları da bağlayan hukuk çerçevesi var.
"Had bildirmek" hukuk devletindeki sınırların gözetilmesinden biraz farklı bir anlam kazanmış. Normal işleyen bir hukuk düzeninde sınırlar ihlâl edildiğinde kurumlar devreye girer ve ihlali durdurur, gerekiyorsa cezalandırır. Öfke yoktur orada. Kimsenin öfkelenmeye hakkı da yoktur. Çünkü herkes, ancak kendisine tanınan sınırlı yetkiyi kullanır.
"Had bildirmek" ayrı bir güç kullanımıdır. Aslında sınır aşımıdır. Meselâ, sokakta gösteri yapan kişilere – gençlere – işçilere – emeklilere müdahale eden polis, "had bildirme" psikolojisi ile hareket ettiğinde, yani işi görevden öfkeye kaydırdığında haddi aşmış olur.
Zeybekçi TÜSİAD Başkanını ziyaret edip, "yurt dışı yasağı ve gözaltı görüntüleri yanlıştı" dediğinde aslında Erdoğan’ın bir "had bildirmesi"ni tashih etmiş - düzeltmiş oluyor.
Yadırganıyor mu, yadırganıyor,........
© Karar
