“Kürt sorunu”nda Lozan ve sonrası
“Kürt sorunu”na ilişkin pek çok yazı yazdım, konuşma yaptım. Değerlendirmelerimde “Lozan’daki tartışmalar”a da temas ettim.
Konu Seha Meray’ın Lozan tutanakları- belgeleri kitabında bütün boyutlarıyla yer alır.
Kürt sorunu Lozan’da “Azınlık tartışmaları” bağlamında gündeme gelir. İtilâf devletleri temsilcileri, öteden beri korumaya çalıştıkları Rum, Ermeni ve Yahudi gibi gayr-ı müslimler yanında Kürtlerin de azınlık sayılmasında ve azınlık için belirlenecek haklardan yararlanmalarında ısrar ederler.
Uzun tartışmalar olur. Türk Temsilci Heyeti Başkanı İsmet İnönü’nün ana tezi “Türklerin ve Kürtlerin bin yıldan beri İslâm ortak paydası içinde birlikte yaşadıkları ve adeta tek millet haline geldikleri, onun için de azınlık sayılmayacakları” şeklindedir.
Tartışmaların sonunda “Azınlıklar” gayr-ı müslimlerle sınırlı kalır, Kürtler azınlık kategorisine sokulmazlar.
Ben değerlendirmelerimde Türk Temsilci Heyeti adına İsmet İnönü’nün savunduğu tezin “Din birliği”nden yola çıktığını ve “Ümmet bakışı”na dayandığını ifade ettim. Lozan günlerinde Türkiye adına böyle bir tezden yola çıkılması da son derece tabiidir. Çünkü zaten Milli Mücadele de “İslâm ortak paydası” etrafında buluşan insanların üzerinde gerçekleşir. Mustafa Kemal Paşa’nın çağrıları da İslâm özlüdür.
Sorun, Lozan’daki bu çizginin sonraki sistem yapılanmasında devam edip etmediği ile ilgidir.
Şöyle bir değerlendirme zemini oluşmuştur: Osmanlı’nın çözülüş sürecinde gayrı müslimlerde olduğu gibi, emperyalist güçlerin tahriki ile kimi Müslüman topluluklarda da “Ayrılıkçı” eğilim gelişmiş, kopuşlar ortaya çıkmıştır.
Dönem, meselâ İngilizlerin Kürt bölgelerinde de........
© Karar
