SARI VE MAVİ IŞIK!
-19 Mayıs 1919. Bir Bağımsızlık ve Özgürlük Yürüyüşüdür. Katılanlara selam olsun-
Yıl 30 Ekim 1918, Mondros Mütarekesi…
Hemen arkasından Anadolu’nun İtilaf Devletlerince işgal edilişi… Aynı gün, Çanakkale’yi geçemeyenlerin İstanbul’a girişi.
İstanbul, mütareke yıllarını 18 ay “Sodom ve Gomore” iğrençlikleri ve ahlaksızlıklarıyla yaşadı. Pay-ı Taht olarak 16 Mart 1920’de resmen işgal edildi. Salt ikbalini düşünenler, “beni sokmayan yılan bin yaşasın” dediler, emirlerine uyarak kukla yönetimlerini sürdürdüler.
İstanbul ve Anadolu-güneşin doğduğu yer, kirletildi, karartıldı, esarete, köleliğe reva görüldü.
Şehit kanlarıyla sulanmış topraklar düşman çizmeleriyle çiğnetildi. / Kim ne anlatıyor?
10 Ağustos 1920’de, Paris’in banliyösünde, Seramik Müzesi’nde imzalanan bir antlaşmadır Sevr. Hani kimilerinin ağzına dahi almadığı İstanbul’un işgali, yaşadığı insanlık dışı hayat, görmezlikten gelinen Sarayın köleliği-boyun eğişi, yani Mondros’a ve Sevr’e susuşu… Osmanlı’yı tarihe gömen ve Anadolu da dahil olmak üzere tüm Ortadoğu’ya yeni düzen veren namı diğer “Ortadoğu Barış Antlaşması…” Bugünkü BOP, Sevr’in zaman değişimi içerisindeki yeni adıdır. Ortadoğu’da atılan her adım ona göredir. Dün İngiliz’in, Fransız’ın, İtalyan’ın, Yunan’ın imzaladığı antlaşmayı bugün Amerika piyonlarına uygulatıyor.
Bir adam çıkıyor ve görüyor ki, bu iki antlaşma Türk’ü Anadolu’dan sürgün ediyor, yaşama hakkı tanımıyor. İstanbul, Anadolu işgal ediliyor. Bağımsızlık, özgürlük tarihe karışıyor… Halk perişan, aç, savaşlardan yorgun, salgın hastalıklara karşı çaresiz. İş-güç yok. Gelecek karanlık… / Zamana “dur” diyor bu adam, “olmaz” diyor, “kabul edilebilir gibi değildir” diyor.
Bu adam Anıtkabir’de yatıyor. Ve Anıtkabir her gün sevgi seline uğruyor. Burada yatan adam ülkeyi görüyor ve ışıtıyor: Sorunların çözümü için her gün binler, on binler akın akın Atasını ziyarete geliyor. Anıtkabir’deki Adam, dün olduğu gibi, bugün de........
© Karadeniz'de sonnokta
