Kaz olsan kaçamazsın
Büyürken, öncelikle çekirdek ailede deneyimlediklerimizle, sonra da dışarıda başımıza gelen olaylar karşısında durumun değişkenliğini gözlemliyoruz. Anlıyoruz demek daha doğru, çünkü bir anlam da yüklüyoruz yaşadıklarımıza ve böylece gelecek adımlarımızı belirliyoruz. Kriz anları bunu sağlıyor.
Gerekliliğine hep inandığım öğrenmeler başka türlü gerçekleşecek zemini bulamazdı. Piramidin geri kalanı hayat yolculuğu içinde böylece şekillenmeye başlıyor.
Bu hafta boyunca; saatlerce akıl almaz işkencelere maruz kalan bir genç kız, aşkının büyüklüğüne, namusuyla vergisini ödeyen emekliler adalete, oğulları Ahmet Minguzzi’yi cinayete kurban veren anne baba, bilirkişi raporuna, Kartalkaya’daki otel yangınında hayatını kaybeden 36’sı çocuk 78 kişinin aileleri, haklı hukuk mücadelelerine, çocukları gibi baktıkları kazlarını, ‘dolaşıyorlar’ diye birilerinin CİMER’e şikayeti sonucu kümese kapatmak zorunda kaldıkları için kaybeden Erdek’li çift, özgürlüğe, emeğe ve sağduyuya, cesedi parçalanarak valize konmadan önce 22 yaşındaki Ayşe Tokyaz da eski bir polis memuru olan sevgilisine GÜVENmişti…
Sadece geçtiğimiz günlerden birer örnek seçmeye çalışırken bile tüylerim diken dikendi. Şunu unutmamak gerekir, güven soyut bir kavram olsa da sonuçları somuttur. Yapılan çalışmalar bizim toplumumuzda güvenin çok düşük olduğunu gösteriyor. Ülkede adalete ne kadar güveniyorsunuz? Eğitim sistemine, sağlık sistemine, kamu yönetimine, kolluk güçlerine, parlamentoya, medyaya, STK’lere ne kadar güveniyorsunuz? Bu kurumlara güvenin düşük olduğu bir toplumda insanların yüksek güven duygusuna sahip olmaları kolay değildir. Çünkü güven, zarar görmeyeceğine inanmaktır. Düşünür Francis Fukuyama’nın şöyle bir benzetmesi var: “Toplumlar kristal, bireyler de molekül gibidir. Güven de moleküller arasındaki çekim gücüdür. Yüksek güvenlikli........
© İz Gazete
