menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hüzünlü bir yıkılış hikâyesi

9 1
24.07.2025

Bu belki kırmızı bir elbise, mavi bir kravat, Cemal Süreya’nın dediği gibi mutlu bir sabah kahvaltısı, bir masaya, duvara, ağaca, otobüs koltuğunun arkasına yazılan iki harf, bir şiir… yıllar sonra sizi nerelere götürür.

Aklımıza, ayrılık sonrası hep şu soru gelir. Yeniden dönecek mi? Sevdiğiniz şehir size hüzün vermeye başlar. Kaçmak, uzaklaşmak isterseniz. İçinizde hep bir umutla beklersiniz…

Taşını toprağını, en küçük noktasını bilen yaşadığı şehre âşık olan insanlara ne demeli… Anlata anlata bitiremezler. Bilmediklerini araştırır öğrenirler. Akıllarında acaba hep şu soru mu vardır? ‘Kim var imiş biz burada yoğ iken’ kaç kişi bunu merak eder? Belki de hepimiz yaşadığımız şehri merak etmeli ve araştırmalıyız. Üzerine şiirler, öyküler, romanlar yazmalıyız, resimler yapmalıyız, fotoğraflar çekmeliyiz. Çocuklara şehirlerini anlatmalıyız. Gerçekten şehrimizi ne kadar tanıyoruz?

İzmir üzerine yazılmış her kitap benim için çok önemli, geleceğe bir iz bırakmak buradan geçiyor. Yıllarca birlikte kitapçılık yaptığımız Gökay kardeşi Eray ile birlikte birçok kitapçının hayali olan küçük bir yayınevi kurdular. İki kitap bastılar. Birkaç yıl önce beni arayıp, “Kayıp Cennet Smyrna 1922 Hoşgörü Kentinin Yıkılışı kitabını tekrar basmak istiyorum?” dedi. Fikrimi sordu. Kitap daha önce Şenocak yayınlarından çıkmıştı. O zamanlar küçük bir infiale neden olmuştu. Hiç düşünmeden, “Hemen yayınla,” dedim.

Cesaret bir yayıncının en büyük silahıdır. Kitap şubat ayında Pero yayınlarından çıktı. Günde yüzlerce kitabın çıktığı bugünlerde okurların yeniler arasında doğru kitaba ulaşma şansı ne yazık ki........

© İz Gazete