menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Aklın, Hikmetin, Tecrübenin Işığından ve Bilgiden Mahrum Kalmak: Cahillik ve Çağdaş Cehâlet

6 0
wednesday

Çağımızın en derin toplumsal ve ferdî krizlerinden biri cehâlettir. Hiçbir şey bilmemek, insanı zayıf kılar; gerekeni bilmemek, insanı savunmasız bırakır; gereksiz bilgileri yığıp asıl olanı ihmal etmek ise zihni meşgul eder ama ruhu beslemez.

Cehâlet, yalnızca bilgisizlik değil, aynı zamanda öğrenme iradesini kaybetmektir. Gerçek kurtuluş, “bilmiyorum” diyebilmekle başlar. Kur'an-ı Kerim’in “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer, 9) sorusu, ilmin değerini hatırlatırken; Gazâlî, “Cehâletin ilâcı, sual sormaktır” diyerek sorgulamanın önemine işaret eder.

Hakikate ulaşmak için nefsin kibrini kırmak, sahih ilimle beslenmek ve daima “daha neyi bilmiyorum?” sorusunu sormak gerekir. Çünkü cehâletin karanlığı, ancak aklın, kalbin ve vahyin ışığıyla dağılır.

Cehâlet, sadece bilgi eksikliği değil; öğrenme şevkini kaybetmek, hakikate bigâne kalmak ve en tehlikelisi, cahil olduğunu bilmemektir.

Nitekim Hz. Ali, “Cahil, bilmediğini bilseydi artık cahil sayılmazdı” sözüyle bu paradoksu özetler.

Cehaâlet, zihnin çoraklaşmasıdır; kitaplar kapalı, kalpler mühürlü, ufuklar kararmışsa zihin çoraklaşır.

İlim ise bir bahçe gibidir; her okuma, tohumu hakikat olan bir fidan dikmektir.

Cahillik, bilmemek değil, bilmeye tenezzül etmemektir. Çaresi, “Bilmiyorum” diyebilmek ve Rasûlullah'ın (s.a.v.) “Ya öğrenen ya öğreten ya da dinleyen ol” emrine ram olmaktır.

Cahillik, yalnızca bir bilgi eksikliği değil; hakikate karşı kalbin mühürlenmesi, aklın pasifleşmesi ve şuurun körelmesidir. Kur'ân-ı Kerîm'de “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer, 9) âyet-i kerimesi, ilmin insanı nasıl yücelttiğini; “Sakın cahillerden olma!” (En'am, 35) emri ise cehâletin ne kadar tehlikeli bir durum olduğunu bildirir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “İlim talep etmek her Müslüman'a farzdır” (İbn Mâce) buyurarak, öğrenmeyi sadece bir tercih değil, dinî bir vecibe olarak ortaya koyar.

Felsefe tarihinde ise Sokrates “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir” diyerek gerçek bilgeliğin ne olduğunu gösterir. Aristoteles'in “Bütün insanlar doğal olarak bilmek ister” sözü ise insanın fıtratındaki öğrenme arzusuna işaret eder.

“Cahillik, aklın gecesidir; ama aysız ve yıldızsız bir gece” sözü ise cehâletin insanı karanlıkta bıraktığını, yolunu şaşırttığını hikmetle anlatır. Çünkü cehâlet sadece bilgi eksikliği değil, aynı zamanda hakikati anlamayı reddetmek, kibirle, öğrenmeye kapanmaktır.

Cahil psikolojisi genellikle öğrenmeye karşı ilgisizdir; kişi yanlış düşündüğünü fark etmez, çünkü düşünme zahmetine girmemiştir.

Cahil, kendi dar bilgisiyle dünyayı ve insanları yargılar, kendisine ters düşen her şeyi küçümser. Mütalaa ve müzakereye değil, üstünlük kurmaya çalışır.

En tehlikelisi ise, cahil olduğunun farkında olmayan kişidir; bu kişi, öğrenmeyi bir eksiklik olarak değil, başkaları için bir ihtiyaç olarak görür. Böyle bir........

© İstiklal