menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Neden Kınalanmalıyız?

12 0
09.03.2025

Kına deyince çoğu kişiden, eskiden ben de dahil “kokusunu hiç sevmiyorum, ayy çok demode” dendiğini duyarsınız. Kınayı yakın zamana kadar gerçekten hiç sevmezdim ama şimdi başımın üstünde taşıyorum 😊

Hadi bunu biraz açalım…

Kına (Lawsonia inermis)kına ağacının yapraklarından elde edilen doğal bir boyadır ve ilk kullanımı antik Mısır’a kadar dayanır. Mısır'daki kraliyet ailesi ve soylu sınıflar, kınayı hem güzellik amaçlı hem de ritüel anlamda kullanırlarmış. Mısır kraliçesi Kleopatra’nın kına kullandığına dair bilgiler bulunmaktadır.Bizim Kleopatra’dan ne eksiğimiz var 😊

Hindistan'da da, kına, düğün ve dini törenlerde geleneksel bir uygulama olarak kullanılmış. Hindistan'da kına, özellikle kadınların ellerinde ve ayaklarında desenler yapmak için kullanılır, aynı zamanda saç rengini değiştirmek amacıyla da yaygındır.

Günümüzde de kına saç ve vücut bakımı yanında dövme sanatı için de alternatif olarak kullanılmakta.

Bir kuantum tezahür ustası şöyle der; “Zannederiz ki kınayı sadece gelin olurken, kına gecelerinde eş dost eğlencelerinde yakarız. Halbuki kına çok eski yıllarda Orta Asya’da Türklerin göç etmeden önce kullandıkları bir materyaldi. Çünkü kına aslında insana güç ve bereket getirdiğine inanılan bir maddedir. Bu yıllar içinde değişerek özellikle de gelinlerin avuç içlerine yakılmaya başlandı. Neden koluna değil, bacağına değil de avuç içine? Çünkü inanışa göre avuç içinde insanın kaderi yazılıdır. Bazı insanlar bilirsiniz ki el falına bakarlar kaderi oradan okumaya çalışırlar. İşte gelinlerinde özellikle evlendikten sonra kaderleri daha da güzel olsun diye bolluk bereketle........

© İstiklal