menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Sanat, İlahi Bir Dergâhtır; Müridi İse Nefsi Emaredir.”

11 0
25.05.2025

Bu cümle, insanın iç dünyasında süregiden kadim mücadeleyi özetleyen bir hakikattir. Sanat; hakikati, güzelliği ve aşkı arayan bir ruhun ifadesidir. Fakat bu arayış, nefsin oyunlarına karşı uyanık olmadıkça, ilahi bir yolculuktan sapkın bir gösteriye dönüşebilir. Nefs-i emare, kişiyi benliğine esir ederek sanatı kendi çıkarları doğrultusunda eğip büker. Bu nedenle sanatkâr, önce kendi nefsini terbiye etmeli, içindeki fırtınaları dindirmeli ve gönlünü arındırmalıdır. Ancak o zaman sanat, bir ibadet kıvamına erişebilir ve suretten manaya uzanan bir vasıta halini alabilir. Bir ruh hâli olan sanat, hakikatin izini süren bir arayıştır. Ne yazık ki bu arayış, her zaman saf ve temiz kalamaz. İnsan, içinde taşıdığı nefsin vesveselerine kapıldıkça, sanat da o nefsin gölgesinde şekil alır. Tıpkı bir dervişin mürşidsiz yolda kaybolması gibi, sanat da rehbersiz kaldığında nefsin elinde oyuncak olur. Kibirle yoğrulmuş bir heykeltıraş gibi kendi suretini yaratmaya çalışan nefs, asla hakiki güzelliğe ulaşamaz.

Hayal et ki gönül, geniş ve bereketli bir gülistandır. Bu gülistanda açan her gül, insanın iç dünyasında yeşeren erdemleri yani sabır, sevgi, merhamet, iman ve hikmeti temsil eder. Ne var ki bu bahçede, yabani otlar da filizlenir. Nefs tarafından ekilen haset, kibir, tamah, riya gibi kötü tohumlar; gönlün topraklarında yeşerir, güzellikleri bastırır. Böylelikle gül, kökünden beslenemez hale gelir ve solgunlaşır, kokusunu kaybeder. Gönül bahçesi ihmal edildikçe, gül yerine diken biter. İşte bu yüzden, insanın iç dünyasında da nefsini terbiye eden, sevgiyi sulayan, sabrı eken, şükrü biçen bir bostancıya ihtiyaç........

© İstiklal