Türkiye’nin Libya’daki Dönüşen Rolü
Geçtiğimiz günlerde Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın’ın Libya ziyaretine yakından bakalım.
Sayın Kalın’ın, Libya’nın doğusundaki güçlü lider Halife Hafter ile Bingazi’de gerçekleştirdiği görüşme, anlık bir diplomatik temastan çok daha fazlasını ifade etmektedir.
Bu ziyaret, Ankara’nın Libya politikasında başlattığı ve artık geri dönülemez bir noktaya gelen “çok katmanlı yeni dönemin” en somut ve en cesur adımıdır. Bu yeni dönem, kendi içinde birkaç stratejik katmanı barındırmaktadır. İlk katman, askeri angajmanın ötesine geçerek kapsamlı bir diplomatik stratejiye evrilmektir. Türkiye, Trablus’u Hafter’in saldırılarından koruyan askeri bir müttefik konumundan, artık Libya’nın tüm kilit aktörleriyle diyalog kurabilen merkezi bir arabulucu rolüne soyunmaktadır. Bu, taraf tutan bir aktör olmaktan çıkıp, oyunun kurallarını belirleyen bir moderatöre dönüşme iradesidir. İkinci ve en kritik katman, kağıt üzerindeki stratejik mutabakatları sahada fiili kazanımlara dönüştürme kararlılığıdır. Üçüncü katman ise, ideolojik kamplaşmaların yerini pragmatik ulusal çıkarların aldığı bir “real-politik” anlayışıdır. Geçmişin sert söylemleri ve askeri rekabeti, yerini Libya’nın yeniden imarı, enerji işbirliği ve istikrarın ortak paydasında buluşan bir kazan-kazan formülüne bırakmaktadır.
Bu çok katmanlı stratejinin temelleri, aslında Kalın’ın ziyaretinden önce, 1 Ağustos’ta Türkiye, İtalya ve Libya arasında İstanbul’da düzenlenen üçlü zirveyle atılmıştı. Bu zirvede üç ülke; yasa dışı göçün kontrolü, enerji kaynaklarının güvenliği ve bölgesel istikrar gibi hayati konularda ortak bir zemin bulmuş, BM çatısı altında Libyalıların sahiplendiği bir siyasi çözüm sürecine güçlü desteklerini vurgulamışlardı.
İşte Kalın’ın ziyareti, bu teorik desteği pratik bir adıma dönüştürme iradesini göstermektedir. Bu yeni........
© İstiklal
