menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İslam’a ve Müslümanlara Ehl-i Kitap Merkezli Kültürel Saldırılar

8 1
15.07.2025

Ehl-i kitaptan İslam’a ve Müslümanlara yönelen kültürel saldırılar da en az siyasi, askerî ve ekonomik saldırılar kadar ciddi, büyük ve yıkıcıdır. Hatta belki de, tahribatı çoğu kişi tarafından gözle görülmediği için, kültürel saldırıların zararı ve tehlikesi daha da büyüktür.

Günümüz itibariyle işin bu boyutu tam bir felaket halini almıştır diyebiliriz. Mesela Gazze ve Filistin’de yaşanan bunca zulüm karşısında iki milyarlık İslam dünyasının sessiz ve duyarsız kalması, bu manevi tahribatın tabii sonucudur.

Zahiri ve manevi saldırıların farkını bir misalle ifade edelim:

Zahiri saldırılar bir bünyeyi dışarıdan silahla yaralamaya, ona öldürücü bir darbe vurmaya benzer. Manevi, kültürel saldırılar ise, kana zehir enjekte etmek gibidir. Yarası dıştan görülmez, ama kişiyi bir anda ölüme götürür.

Önemine binaen bu yazımızda bu mühim meseleyi, yani İslam’a ve Müslümanlara yönelik ehl-i kitap merkezli kültürel saldırıları gündem edeceğiz.

Yahudi ve Hıristiyanları birlikte tanımlayan bu ehl-i kitap tabirini, “batı” diye de ifade edebiliriz. Batının İslam’a ve Müslümanlara yönelik manevi, kültürel saldırıları tarih boyunca hep devam etmiştir ve bundan sonra da edecektir. Bu saldırılar çok çeşitlidir. Biz misal olması açısından dördünden kısaca bahsedelim:

1- Misyonerlik ve Ajanlık Faaliyetleri

2- Şarkiyatçılık / Oryantalizm

3- Dinlerarası Diyalog Projesi

4- Ilımlı İslam Projesi

Şimdi bunları kısaca ele alalım:

1- Misyonerlik / Ajanlık Faaliyetleri:

İslam’a ve Müslümanlara yönelik, Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde başlayan kibir ve haset kaynaklı kin ve düşmanlığın tezahürlerinden biri de misyonerlik ve ajanlık faaliyetleri olmuştur.

Müslümanlara yönelik misyonerlik faaliyetlerinin ilk örneklerine 8. yüzyıldan itibaren rastlanmakla birlikte, bu faaliyetler özellikle 17. yüzyıldan sonra organizeli bir şekilde hız kazanmıştır.

18. ve 19. yüzyıllarda başta Ortadoğu olmak üzere İslâm ülkelerinde İngiliz ve Amerikan misyoner teşkilâtlarının yoğun çalışmaları dikkati çeker.

Bu faaliyetler çerçevesinde yüzlerce, hatta binlerce adam yetiştirilerek İslam coğrafyasına gönderilmiş ve devasa bütçelerle bu misyonerler / ajanlar desteklenmiştir.

Bu faaliyetlerde görevli ajanlar, sadece manevi ve fikrî planda değil; aynı zamanda siyasi, askerî ve ekonomik sahalarda da etkili olmuşlardır. Öyle ki, bu ajanlar, Müslümanlar içinden siyasi otoriteye karşı çıkacak ayrılıkçıları da organize etmişlerdir.

İslam dünyasına gönderilen ajanların en meşhurları Hempher ve Lawrence’tır.

Ortadoğu’da Arapların kışkırtılarak bölücülük hareketlerinin başlatılması ve neticede Osmanlının yıkılması sürecinde bu iki ajan, büyük görev üstlenmiştir.

Mesela bugün bile revaçta olan Vehhabilik (ve devamı olan Yeni Selefilik) Hampher’in çalışmalarıyla ortaya çıkmıştır.

Lawrence ise, I. Dünya Savaşında, Osmanlı hâkimiyetindeki Arap ülkelerinde isyan çıkartmak göreviyle Kahire’ye gönderilmiştir. Yüzyıllardır Osmanlı hâkimiyetinde huzur ve barış içinde yaşayan Araplara, kavmiyetçiliğin dinî bağlardan daha önemli olduğu propagandasını yapmış ve Osmanlı Devletinin yıkılmasından sonra vazifesini tamamlamış olarak İngiltere’ye dönmüştür.

Haham olan babasından, çocukluğundan itibaren Yahudilik eğitimi alan, 27 yaşında Muhammed Esed adını alarak........

© İstiklal