Sezai Karakoç: Sözün, Duruşun ve Sessizliğin Şairi
Sezai Karakoç, benim hayatımda yalnızca bir şair değil, düşünce dünyamın temel taşlarından biridir. Onun eserleriyle ilk karşılaşmam, gençlik yıllarımda bir fikir yangınının ortasında gerçekleşti. Cümleleri sadece zihnime değil, kalbime de dokunmuştu. Hayattayken birkaç kez Diriliş Kitabevi’ndeki sohbetlerinde bulunma fırsatım oldu. Kelimelerinin arasına sinen vakar, konuşmasındaki sükûnet hâlâ zihnimde capcanlı durur.
Bir Duruşun Adı
Karakoç, yalnızca şiirleriyle değil, yaşantısıyla da bir duruşun adıdır. O, çağının alkışına değil, vicdanının sesine kulak vermiş bir fikir adamıydı. Türkiye’de birçok şair, yazar, düşünür ve siyasetçiye ilham kaynağı oldu. Fakat onu benzersiz kılan, bu etkiyi sadece kalemiyle değil, karakteriyle kurmuş olmasıdır.
Hayatı boyunca siyasî ve toplumsal dalgalanmalara rağmen çizgisinden sapmamış, “Diriliş” düşüncesini bir medeniyet ideali olarak savunmuştur. Onun için diriliş, önce insanın iç dünyasında başlardı.
Popülerliğe Mesafeli Bir Bilge
Sezai Karakoç’un hayatına baktığınızda, onun popülerliğe karşı duruşunu hemen fark edersiniz. 2011’de Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kendisine verilen “Kültür ve Sanat Büyük Ödülü”nü kabul etmiş ama törene katılmamış, ödülün........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d