Osmanlıların Etnik Menşei Ve Kayı Boyu Meselesi! Türk Değiller Miydi
Tarihte kurulan devletlerin doğumu, sis perdesi ardında kalmış, bazı ufak bilgi parçacıkları ile birlikte değerlendirilmiş ve çeşitli kuruluş biçimleri ortaya konulmuştur. Bu belirsizlik, kuruluş dönemi kaynaklarının yetersizliği sebebiyle, tarihçilerimizi yarı efsanevi ve yarı gerçekçi bilgilere dayanarak çeşitli görüşlere ve yorumlara sevk etmiştir. Osmanlı Devleti de bu durumdan muaf değildir. Çünkü Osmanlı kuruluşu hakkındaki yazılı metinler, en erken tarihle yaklaşık 150 sene sonra ortaya çıkmaya başlamıştır. Maalesef bu durum da, kuruluş döneminde yazıldığı ifade edilen kaynakların elimize ulaşmaması, Osmanlı devletinin kuruluşu ile alakalı yoğun olarak yabancı tarihçilerin çarptırmasına maruz bırakmıştır.
Osmanlıların etnikmenşei üzerine bu tartışmaları ilk başlatan Alman J. Marquart’ın olmuştur. Yazmış olduğu makalesinde Osmanlıların Kayı boyundan geldiğini kabul etsede, ‘Kayı’ ismini Kay’larla karıştırarak, bunların aslında Türk değil Moğol oldukları görüşünü ortaya atmıştır. [1] Ancak Bu konu ile alakalı ortaya çok ciddi araştırmalar koymuş olan Rahmetli Ord. Prof. Fuat Köprülü Hoca, Osmanlı’nın menşeinin Oğuzların Bozok koluna bağlı bulunan Kayı boyundan geldiğini hem siyasi hem kültürel açıdan net bir şekilde ortaya koymuştur. Köprülü’nün bu çalışması sadece Türkiye’de değil, Uluslararası tarih yazımı için de Osmanlıların Türk kökenli olduğu görüşünün güçlendirmesi açısından en önemli temel dayanaklarından birisi olmuştur. [2]
Marquart’ın bu görüşünü daha sonra C. Brockelmann’da takip etti. Bu sava Türk Tarihçilerimizden Zeki Velidi Togan’da destekte bulundu. Fakat Zeki Velidi’ye cevap, çok geçmeden W. Eberhard tarafından Türk Tarih Kurumu’nun Belleten dergisinde yayımlamış olduğu makalesiyle geldi.W. Eberhard yazmış olduğu makalesinde, Çin kaynaklarına dayanarak Sinolojik mülahazalarda bulundu. Ayrıca, bu görüşün doğru olmadığını; Çin kaynaklarında ‘Kay’ ve ‘Kayı’ların birbirinden ayırt edilen iki ayrı kabile olarak geçtiğini belirterek Fuat Köprülü’ye destek vermiştir. [3]
Bu ilmî tartışma atmosferini bam başka bir boyuta taşıyanlar ve farklı görüşler ortaya atanlar da olmuştur. Herbert Adams Gibbons, en uç görüşüyle olaya müdahil oldu; Osmanlıların menşei üzerine yazmış olduğu yazısında, Kayıların Söğüt’e göç edene kadar müslüman olmadıklarını ve müşrik olduklarını belirtmiş ve dikkatleri üzerine çekmişti. [4] Fakat çok geçmeden, Fuat Köprülü Hoca Gibbons’un bu görüşlerine de kapsamlı bir biçimde cevap vermişti. [5] Öte yandan, Colin Imber daha da savrularak Osmanlıların Hicaz Araplarının soyundan geldiğitezini benimsemişti. [6] Aldo Gallotta, Osmanlı’nın Kayı Boyundan geldiği mes’elesine ‘‘Oğuz Efsanesi’’ demişti. [7] Paul Wittek, II. Murad’ın Fetret Dönemi sonrasında Anadolu’daki Türk Beyliklerine —bilhassa Karakoyunlu Hükümdarı Cihanşah’a— karşı üstünlük kurmak için kendisine şecere uydurduğunu, bu yüzden kendilerinin Kayı Boyundan geldiklerini vurguladılar diye ortaya bir tez atmıştı. [8] Benzer görüşü, Avrupalı Tarihçi Rudi Paul Lindner savunmuş; Türk tarihçilerinin en önemli isimlerinden Halil İnalcık Hocada destek vermişti. [9]
Bu tarz tezler, birçok devletin kuruluş süreci ile alakalı siyasal meşrutiyet sağlaması yönünde ortaya atılmıştır. Dönemin kaynakları titizlikle incelendiği zaman bunun hiçte öyle olmadığı anlaşılmaktadır.Bu konuda Köprülü Hoca’nın tezini savunan güçlü görüşler de kaleme alındı. Misal; Yeniçağ Tarihçilerimizin duayen isimlerinden Feridun Emecen Hoca, Osmanlıların Kayılardan geldiğini, 15. ve 16. yüzyıla ait tahrir defterine yansıdığını, Devletin kurulduğu konumda (Bithynia bölgesi: Bolu, İznik, Bilecik ve Sakarya civarı…) Kayıların izlerine rastlandığını açıkça göstermişti. [10]
Şayet Osmanlılar, kendi hâkimiyetlerini sağlamak için kendilerine bir soy veya boy uyduracak olsalardı, o dönemde en faal olan ve Selçukluların da bağlı bulunduğu Kınık boyuna mensup olduklarını iddia etmeleri gerekirdi. Misal Anadolu’da Karamanoğulları Beyliği kendilerini, Selçukluların varisi olduklarını öne sürerek hak arayışlarına girmişlerdi. Keza Emir Timur’da devletini kurarken meşruiyetini sağlamlaştırmak gayesiyle, devletinin başına Cengiz soyundan ‘kukla’ birini getirmiştir. Aynı şekilde, eğer Osmanlılar da bir şecere uyduracak olsalardı, Kayı Boyunu tercih etmesi hem mantıksal açıdan hem de tarih oluşumu açısından tutarsız olurdu. Bu durum, ortaya atılan iddianın ne kadar çürük olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Öteki taraftan bu tezi ortaya atanlar Yazıcızade Ali’nin de Selçuk-Nâme isimli eseri ile ideolojik bir biçimde meseleyi ele alıp, soy şeceresi uydurduğunu iddia etmişlerdi. Halbuki Yazıcızade Ali’den hayli vakit önce eserini kaleme almış olan Ahmedî, İskendername’sinin sonuna, Osmanlıların doğuşu ve ilk Padişahlara dair bilgi verdiği ‘‘Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman’’ başlıklı bölümünde:
‘‘Leşkerini cem’edüb girdi yola
Gündüz Alp, Er Duğrıl anunla bile.
Dahi Gök Alp u Oğuzdan çok kişi
Olmuş idi-ol yolda anun yoldaşı.’’ diye ifade ederek, bilinen şecerenin aksine bir şey söylemeden Osmanlı’nın soyunu doğrudan Oğuzlara bağlamıştı. [11]
Nitekim Behcetü’t Tevârîh’in yazarı Şükrullah’da, eserinde anlattıkları bu noktada gerçekten çok çarpıcıdır:
II. Murad Han, kendisini Karakoyunlu hükümdarına elçi olarak göndermiş ve bizzat baş başa görüşmede bulunmuştu. Konuşma esnasında Cihanşah ‘‘Sultan Murad benim ahiret kardeşimdir. Bu kardeşlikten başka da akrabamdır.’’ dedi. Şükrullah bunun üzerine, bu akrabalığın sebebini sordu. Cihanşah ise kendi tarihçisi Mevlânâ İsmail’i ve beraberinde Uygur diliyle yazılmış bulunan bir kitabı getirtmişti.
Muhtemeldir ki Oğuzname olduğu anlaşılan bu kitapta, Oğuz Han’ın soyundan (6 evladını: Gök Alp, Yer Alp, Deniz Alp, Gün Alp, Ay Alp, Yıldız Alp) zikretmişlerdi. İşte buna işaret ederek Cihanşah:
‘‘Kardeşim Sultan Murad’ın nesebi Oğuz oğlu Gök Alp’e ulaşıyor. Kırkbeşinci göbekten Ertuğrul’a kadar erişmektedir. Atam Kara Yusuf’un nesebi ise kırk birinci göbekten Deniz Alp’e dayanmaktadır. Bundan yana, kardeşim Sultan Murad’ın nesebi bizim nesebimizden ağadır (büyüktür). Gökle denizin arasında fark olduğu gibi.’’ demişti. [12]
Yine dönem........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d