Sadık Vaad 3
Siyonist çete, (gayri meşru varlığını tescillercesine) uluslararası hukuku hiçe sayarak 1 Nisan 2024 tarihinde İran'ın Şam kentindeki Büyükelçilik binasını bombalamasından sonra Devrim Lideri Ali Hamaney, "İsrail cezalandırılacaktır." dedi. Bu söze istinaden İran, Birleşmiş Milletler nezdindeki 51. madde gereği misilleme hakkını kullanarak "1. Sadık Vaad" operasyonunu 13 Nisan tarihinde gerçekleştirmiş oldu... Siyonist çetenin saldırı için Şam Büyükelçiliği'ni seçmiş olması İran'ın Suriye topraklarını Filistinli savaşçı gruplara silah sevkiyatı için geçiş güzergâhı olarak kullanmasından dolayı idi. Suriye'de çıkartılan iç savaşın ana nedeni de buydu. İsrail bir taşla iki kuş vurmanın derdindeydi. Nitekim uzun yıllar süren iç savaş bu olaydan sonra daha da ivme kazandı ve 6-7 ay sonra Suriye hükümeti yıkılmış oldu.
İran, yaptığı bu operasyonu kontrollü ve sınırlı tutmak zorunda kaldı. Zira 7 Ekim "Aksa Tufanı"nından sonra bölgeye gelen ABD, İngiltere ve Fransa'ya ait savaş gemileri İran'dan gelecek her hangi bir saldırıyı önlemek için büyük bir teyakkuz hâlinde/eli tetikte bekliyor olmalarından dolayıydı. En azından bizim düşüncemiz bu yönde. İran Siyonist çeteye darbe vurmuştu vurmasına ama olayın birde kamufle ve perdeleme yönü vardı. Siyonist çete dünya kamuoyu nezdinde (olmayan) itibarını kollamanın derdine düşmüş ve basına görüntü ve yayın yasağı getirmişti. Türkiye kamuoyunda ise mezhep taassubu güden fitneci bazı çevreler İran'ın İsrail ile "danışıklı dövüş" ve "tiyatro" yaptığını iddia etmeye başlamıştı. (Devrimin ilk gününden itibaren İran'a yönelik itibar cellatlığının son versiyonlarından biri de bu tezvirat metaforuydu.)
ABD ve Avrupa ülkeleri Siyonist çete lideri Netanyahu'ya geçmiş olsun dileklerini bildirerek tıpkı 7 Ekim'de olduğu gibi İsrail ile dayanışma içerisinde olacaklarının taahhüdünde bulundular. "İsrail'in kendisini savunmaya hakkı var" diyerek her türlü desteğe hazır olduklarını dile getirdiler. Bu beyanatlara misilleme olarak İran Genel Kurmay Başkanı, "Eğer Amerika devreye girip bize saldıracak olursa, bölge ülkelerinde bulunan ABD üslerini vururuz" tehdidinde bulundu. Bu tehdit karşısında ABD geri adım atmak zorunda kaldı. Siyonist çete lideri Netanyahu ise ısrarla ABD'nin İran'a saldırmasını istiyordu. Çünkü Siyonist çete nezdinde tek tehlikeli düşman ülke İran'dı. (Gazeteci Netanyahu'ya soruyor, "Bize üç düşman ülke ismi sayar mısın?" Netanyahu cevap veriyor: "Bir İran, iki İran, üç İran.")
İran bu misilleme operasyonunda Tel Aviv, Hayfa, Aşkelon, Nakab ve Kudüs kentlerinde bulunan Siyonist işgal çetesinin askerî tesislerini vurmuş oldu. (Operasyon öncesi Hizbullah "Demir Kubbe"nin etkisini kırmak için yüzlerce füze fırlattı.)
Uluslararası arenada İran'ı haklı kılan diğer bir husus ise, aradan 2 hafta geçmesine rağmen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden bir kınama mesajı bile çıkmamış olmasıydı. İran misilleme hakkını kullandıktan sonra ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya her ne kadar Siyonist çeteye destek mesajları vermiş olsalar da fiilî bir girişimde bulunmaktan kaçındılar.
İran bu operasyonda 300 SİHA ve 100 seyir/balistik füze kullandı. İran, bu saldırısıyla sadece askerî üsleri hedef alarak kontrollü nokta atışı yaptı. İran, aslında etki gücü yüksek Fettah-2 hipersonik füzeler kullanabilirdi. İran, bir yönüyle bu ilk operasyon ile prova yaptı diyebiliriz. İran, 57 Müslüman ülke içerisinde değerli yalnızlığını göz önünde bulundurarak stratejik anlamda bu dar kapsamlı operasyonla yetindi. Daha kapsamlı bir operasyon yapacak olsa kendisine arka çıkacak bir başka Müslüman ülke yok. Oysa düşman cenahında Haçlı-Siyonist ittifakı kolektif irade sergiliyor. Bütün "Atlantik İttifakı" karşısında duruyor; ayrıca Müslüman ülkelerin bir kısmı bu şer ittifakına lojistik sağlamaya hazır bekliyor. Onlar birlik olmuş, İran ise tek başına.
Hiç kuşkusuz, Gazze'yi yardımsız-naçar bırakanlar İran'ı da yalnız bırakacaklardır. İran, Filistin davasına sahip çıkma adına bir Müslüman ülke olarak sahada tek başına da olsa bu operasyon ile düşmana korku salmayı başardı. İşin en acı veren yönü ise, İran'ın fırlattığı SİHA ve füzeleri İsrail'den önce Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün'ün engelleme çabasına girmesiydi. Bu nasıl bir ihanettir böyle? Filistin davasına sahip çıkmıyorsunuz bari sahip çıkana engel olmaya çalışmayın. (Elbette ki, "Abraham Sözleşmesi" kapsamında yapılan "askerî işbirliği anlaşması" gereği katil Siyonist çeteyi savunmak zorundalar.)
2. Sadık Vaad operasyonuna gelince:
31 Temmuz 2024 tarihinde HAMAS Lideri İsmail Haniye Tahran'da alçakça suikasta uğrayıp şehid olmuştu. Akabinde 27 Eylül 2024 tarihinde Beyrut'un Dahiye kasabasında Hizbullah Lideri Seyyid Hasan Nasrallah yine alçakça bir suikastle şehid edilmişti. Bu namertçe ve kalleşçe yapılan suikastlara misilleme olarak İran, 1 Ekim 2024 tarihinde Siyonist çetenin askerî ve stratejik hedeflerine yönelik füzeli saldırılar gerçekleştirdi. Vurulan hedefler arasında MOSSAD karargâhı başta olmak üzere Nevatim, Ramon ve Golan Tepeleri’nde bulunan askerî üsler vardı. Bu üslerde tank ve zırhlı araçlar bulunuyordu. Söz konusu üsler etkin vuruşlarla büyük oranda tahrip oldular. Ayrıca Domina Nükleer Santralı'nda bazı tesisler de vuruldu. İranlı askerî yetkililer füzelerin büyük oranda hedefine başarıyla ulaştığını açıkladı.
Bu saldırı sonrası İran’ın farklı şehirlerindeki halklar ile Ürdün, Irak ve Gazze halkları sevinç gösterileri yaptı.
Ensarullah, Hizbullah, HAMAS ve İslamî Cihad mesulleri bu başarıyı kutladı. Öte yandan, İsrail’i destekleyen ülkeler arasında ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve Kanada İran’ın saldırısını kınadı...
İşgalci İsrail ABD ve diğer Batılı ülkelerin desteğine güvenerek 26 Ekim 2024 tarihinde, İran’ın saldırılarına karşılık olarak, Tahran, Huzestan ve İlam illerinde bulunan bazı askeri merkezlere hava saldırısı düzenledi. Bu durumda İran'a tekrar misilleme hakkı doğmuştu. Ancak İran 3. Sadık Vaad operasyonundan söz etmesine rağmen "stratejik sabır" taktiği ile kendisini rölantiye aldı. Aradan aylar geçtikten sonra bir de baktık ki, misillemeye muhatap olmadığından dolayı kendisinde özgüven oluşan şirret İsrail 13 Haziran gecesi sabaha karşı İran'a geniş kapsamlı bir saldırıda bulundu. Eş zamanlı olarak İran'ın içerisine sızmış olan MOSSAD ajanları nokta atışları yaparak başta Genel Kurmay Başkanı Muhammed Bakırî ve Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı Hüseyin Selami olmak üzere komuta kademesinden birçok üst düzey general ile çok sayıda nükleer bilim insanı........
© İslami Analiz
