Hamaset Körlüğü
Bugünün tarihi, fikirler/felsefeler yoluyla değil, teknolojiler yoluyla oluşturuluyor. Batılı temel/tarihsel/ideolojik, sömürgeci tüm referans sistemi etkisiz hale geliyor. "Uygarlıklar çatışması" tezi, ortada, uygarlık adına, uygarlıklar adına hiçbir şey kalmadığı için, boşlukta sallanıyor. İçerisinde bulunduğumuz dönemde, Müslümanlar olarak tarihi yeniden düşünmek, yeniden yorumlamak gibi eleştirel bir sorumluluğumuz var. Bugünün, sahte hayatlar sahte siyasetler dünyasında, insanlık, sadece biyolojik anlamda var kalma mücadelesi veriyor. İslami varoluş, tarihsel bilince ve siyasal farkındalığa dönüştürülemediği için, İslam toplumlarında İslam, otoriter iktidarların, keyfilikleri ve çıkarları doğrultusunda yorumlanıyor, hayata geçiriliyor. Güçlerini kötüye kullanan iktidarların bu keyfilikleri, hiçbir şekilde sorgulanamıyor. Toplumlarımız, ihtirasları tarafından yönlendirilen, otoriter-popülist hesapçı aklın, akılsızlıklarına ve paranoyalarına maruz kalıyor.
İslam dünyasında halklar, içerisinde yaşadığımız toplumda da somut olarak müşahede edilebileceği üzere, resmi gerçeklikle, resmi olmayan gerçeklik arasında sıkışıp kalmış durumdadır. Hesap kitapçı oportünist muhafazakarlık, oportünist dindarlık ve siyaset, manipülatif gündem bombardımanlarıyla, toplumun gerçek algısını dumura uğratmaya çalışıyor. İslam toplumlarında resmi gerçekliğin birden çok daha fazla maskesi var. Resmi gerçekliğe bağımlı medya ile, her durumda karartılabilen eleştirel medya, tam ortasından ikiye bölünmüş bir toplum manzarası oluşturuyor. İçerisinde yaşadığımız toplumda dini hayat, akademik hayat, resmi gerçekliğin belirlediği sınırları aşamıyor, resmi gerçeklik dışında bağımsız bir ufuk belirleyemiyor. Müslüman kitleler, resmi gerçekler, yerli-milli çıkarlar, yerli-milli dindarlık adına, dini motiflerle her durumda hipnotize edilebiliyor. Toplumlarımızda itaat ve sadakat alışkanlığı, keyfi-otoriter yönetimleri meşrulaştırabiliyor. Halklarımız, otoriter-popülist efendilerini tebcil ve takdis eden, efendilerine hayranlık besleyen, itaatkar köleler toplumuna dönüşüyor. Bu tür toplumlarda, Türkiye’de de kalabalıkların, kitlenin tercihlerini hizip/grup/cemaat aklı belirliyor. Otoriter-popülist, sağcı iktidarlar, halkı, kendilerinden başka hiçbir ciddi seçenek olmadığına ikna etmek için, yargısal komplolara, siyasal hokkabazlıklara başvurabiliyor.
Kendilerinde insanüstü özellikler vehmettikleri halde, siyasal ölümle karşı karşıya gelen oportünist/popülist siyasal figürler, ellerinde tuttukları sınırsız iktidar tekeline rağmen iktidarlarını ve sınırsız ayrıcalıklarını kaybetmekten korktukları için, rakiplerini hapse attırarak, korkularını gizlemeye çalışıyor. Günümüz Türkiye’sinde, istisnasız bütün ilişkiler siyasal akrabalık temelinde yürütülüyor. Ahlaki duyarsızlığın toplumsallaşması, iktidar sahiplerini hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Gönüllü kulluk rejimlerinde, iktidara sadakat gösterenlerin, ehliyet ve liyakat sahibi olup olmadıklarına asla bakılmıyor. Gönüllü kulluk rejimlerinde, bireyler/topluluklar akıl yürütme yeteneklerine sahip değiller.
Günümüzde, Müslümanlar olarak, hayatımıza musallat olan sağcı/milliyetçi/muhafazakar, popülist propaganda dili ve söylemi, sömürücü bir iktidar sistemi oluşturuyor. Bu iktidar sistemi, çıkar ve ayrıcalıklarını koruyabilmek/sürdürebilmek için, kendi vicdanını/aklını ve kalbini susturabiliyor, dondurabiliyor, hissizleştirebiliyor. Otoriter popülist dilin/söylemin, gündelik hayatın, toplumsal hayatın gerçekliğiyle uzaktan, yakından ilgisi olmadığını görmek gerekir. Günümüz dünyasında, toplumlarında, yerli-milli bencillikler/çıkarlar doğrultusunda icat-inşa edilen, yapay şanlı tarih retoriği, yapay resmi-milli dindarlık, yapay yerli-milli, resmi entelektüel zincirler-duvarlar, Müslüman halkları birbirlerine yabancılaştırıyor. Yerli-milli putlar ve putperestlikler ümmet'i imkansız kılıyor.
Coğrafi bir kavram olan Batı kavramının, ideolojik ve sömürgeci projeler doğrultusunda, çok işlevli put bir sözcüğe dönüştürülmesiyle birlikte, insanın evrenselliği düşüncesi, tarihsel-antropolojik-ideolojik önyargılarla engellendi, insanlık, Doğu-Batı karşıtlığına-düşmanlığına hapsedilerek, bu evrensellik düşüncesi kirletildi. Irkçı ve ideolojik değerleri, evrensel değerler olarak dayatan modernlik, modern uygarlık ve Batı bugün çok büyük bir çöküş ve iflas yaşıyor. Gazze'de yaşanan insanlık tarihinim en büyük trajedisi karşısında dehşet verici, utanç verici, yüz kızartıcı bir sessizlik ve umursamazlık sergileyen modern dünya soykırımcı Siyonizmle suç ortaklığı yapıyor, kayıtsız şartsız bir dayanışma sergiliyor. Bu dayanışma, soykırıma uluslararası bir meşruiyet kazandırıyor. Bu dönem, Batı'nın, modernlerin, modern uygarlığın gerçek yüzünü karanlık yüzünü bütün boyutlarıyla somutlaştırdı.........
© İslami Analiz
