menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

"Güç Dengesinin Gölgesinde: ABD-İsrail-İran Gerilimi Realist Perspektiften Nasıl Okunmalı?"

7 0
24.06.2025

Uluslararası politika, idealizmin değil, çıkarların alanıdır.
Realist teorinin kurucularından Hans Morgenthau’nun ifadesiyle: “Devletler, güç arayışında rasyonel aktörlerdir.”
İşte bu bağlamda İran-ABD-İsrail üçgeninde yaşanan son gelişmeleri, retoriklerin ötesinde, çıkarlar, tehditler ve güç dengeleri üzerinden okumak gerekir.
ABD'nin İran’a karşı izlediği politika, bölgesel bir denge stratejisinin parçasıdır.
Washington, 2003 Irak Savaşı sonrası, Orta Doğu’da tek bir güç boşluğu yarattı. Bu boşluğu en iyi değerlendiren aktör ise İran oldu.

*Irak’ta Şii milisler üzerinden,
*Suriye’de Esad rejimine destekle,
*Lübnan’da Hizbullah aracılığıyla,
*Yemen’de Husiler vasıtasıyla…

İran, vekil güçlerle asimetrik bir yayılma politikası izledi.
Bu, realist teoride “güç boşluğunun doldurulması” olarak tanımlanır.
ABD ve İsrail için bu durum kabul edilemezdir. Çünkü İran’ın bu şekilde bölgede “hegemonyaya meydan okuyan bir aktör” hâline gelmesi, çıkarlarına doğrudan tehdittir.
Bu nedenle uygulanan şey bir "savaş" değil, güç dengesi müdahalesidir.
Amaç İran'ı zayıflatmak değil, dengede tutmaktır.
Yani tırmandırılan her kriz, aslında bu dengenin yeniden kurulma çabasıdır.
ABD’nin nihai hedefi, İran’ın bölgesel nüfuzunu sınırlandırmak, nükleer kapasitesini durdurmak ve rejimi içerden çözülmeye zorlamaktır. Ancak bu hedeflerin hiçbiri, doğrudan rejim değişikliğini öngören bir işgal ya da topyekûn savaş planı içermemektedir. Bunun yerine tercih edilen yöntem: "baskı ile müzakereye mecbur bırakmak"tır.
Realist teoriye göre caydırıcılık, özellikle askeri olarak zayıf aktörlerin güçlü aktörleri dengeleme stratejisidir.
İran, Hürmüz Boğazı kozunu bu nedenle sürekli gündeme........

© Internethaber