menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Millî Eğitim Müdürlüğü ve Kars Günlerim

5 0
29.02.2024

02.02.2012’nin karlı bir kış gününde, Kars’ın ve Anadolu’nun manevi valisi, erenlerin piri; Gazneli, Selçuklu ve Osmanlı devletlerinin ruh babası Ebu’l Hasan Harakânî’nin (963-1033) huzurundayım. Bu, Kars’a da türbeye de ikinci gelişimdi. İlk gelişimde burada yaptığım duanın üstünden yaklaşık dört ay geçmişti. Yeterince sevemediğim masa başı evrak işlerinden, denediğim ve sevdiğim eğitim işine geri döndüm. Hem de ilin eğitiminden sorumlu müdür olarak. Rabbim utandırmasın. Evliya Camii’ndeki kılınan iki rekât şükür namazından sonra nice hayaller ve planlar kurarak ve yeni tanışacağım mesai arkadaşlarımın da merakıyla makama geçtim.

İşe koyulmadan önce sorumluluk duygusunun ağırlığını üzerimde hissettim. Bu duygu yaşayacağım yerin tarihî, kültürel özelliklerini görür gibi olmama sebep oldu. Bundan dolayı önce kısaca Kars’tan bahsetmeliyim:

Kars ecdadın Anadolu’ya giriş kapısıdır. 1453’te İstanbul ne ise 1064’te Kars odur. Bu sebepledir ki Fatih Sultan Mehmet, Fatih-i Sani/İkinci Fatih’tir. Fatih-i Evvel ise Alparslan’dır. Diğer bir lakabı da “Ebu’l Fetih”tir. Alparslan 1064’te Kars’ı o günkü ismiyle Şehristan’ı fethetmiş ve şehri emanet ettiği Ebu’l Menucehr’in yaptırdığı, kendi ismiyle anılan cami, Anadolu’da Türklerin yaptırdığı ilk cami özelliğini taşır. Kars, ilim ve âlimler şehridir. 1918’de kurulan Cenubi Garbi Kafkas Cumhuriyeti’nin de başşehridir. En fazla şehidi olan serhat şehridir. En fazla tabya, en güzel kar, en güzel çiçekler ve böcekler; en güzel göller ve kuş cenneti de buradadır.

Bu kadim şehirde hemen işe koyulduk ve çok şükür, hayalini kurduğum projelerin hepsini olmasa da birçoğunu, çalıştığım süre içinde uygulama imkânı buldum. Bizi bize bıraksalar daha çok iş yapardık ama maalesef o kadar çok amirlik taslayanımız vardı ki, onları memnun etme ve olmaz işlerinde ikna etme uğruna harcadığımız zaman, bizim asıl işlerimize ayırmamız gereken vakitlerimizi işgal ediyordu.

Malum, protokol kuralıdır; yeni başlayan il müdürü, ilk olarak valiyi ziyaret eder, “Ben geldim, yeni müdür benim” der, bilgi verir. Ben de öyle yaptım. Asıl validen sonra sıra muvakkat valiye gelmişti. Valinin masasında Necip Fazıl Kısakürek’in kitapları vardı. Çay içip sohbet ettik. Kitapları göstererek “Ben de boş kalırsam bunlarla meşgul oluyorum” demişti. “İyi, okuyan ve dindar bir valimiz varmış” diye mutlu olmuştum.

Ağrı’da iken “Bir ömürlük soğuk ihtiyacımızı aldık” demiştim ama daha da fazla soğukla imtihan olunacağımı düşünmemiştim. -40’a varan soğuklarda serçelere imrenir, tefekkür ederdim; “Ey Allah’ım bu küçücük hayvanın içine ne koydun ki incecik derisiyle üşümüyor, donmuyor?” diye. Ben kat kat elbise giyiyorum, lojmandan millî eğitim binası dört dakika yürüme mesafesinde. Beş dakika olsa neredeyse dayanamayacağım.

İlk günlerde öğretmenevinin misafiri oldum. Çalışanların sürekli amir muamelesi yapmasından rahatsız oldum, bir hafta sonra polisevine geçtim. Uzun gecelerde vaktim çok oluyordu. Okuyup, yazmaya gayret ettim. Eşime ve çocuklarıma şiirler yazdım. Geçici olarak ayrı kalmanın ayrı bir muhabbeti oldu.

Takım arkadaşlarımla tanıştım ve ön prensipleri konuştuğumuz toplantılar yaptım. Bu konuşmalarımızda özet olarak şunlardan bahsetmiştik: “Resmiyet ve samimiyet dengesine dikkat etmeliyiz. Resmiyeti, samimiyetimize halel getirmeden uygulamalıyız. Önceliğimiz, tenkitten ve teftişten çok rehberlik etmek olmalıdır. Bıkmak, usanmak, gücenmek yok. Bardağın dolu tarafını görmeliyiz. Kimseden aferin beklemeyeceğiz. Üstlerimize gösterdiğimiz hürmeti astlarımıza da göstermeliyiz. Yirmi dört saat sorumluluk bilinciyle hareket etmeliyiz.”

İdari kadro ve müfettiş arkadaşlarla yaptığımız toplantıların hemen arkasından okul ve ilçe ziyaretlerine başladım. Gittiğim ilçelerde idareci, öğretmen ve davetimize icabet eden velilerle tanışma, temenni ve beklentilerin konuşulduğu toplantılar yaptık. Geri dönüşler çok olumluydu. Bu durum heyecanıma katkı sağlıyordu. Bir okul müdürümüz mailinde duygularını şöyle paylaşıyordu:

“Hayırlı akşamlar Yıldırım Hocam, bugün Sarıkamış’taki toplantıda yaptığınız konuşma, oradaki herkes gibi beni de derinden etkilemiştir. Eğitim........

© İnsaniyet


Get it on Google Play