Her Daim Yeşermek
Yara ışığın içeri girdiği yerdir, demiş Mevlâna. Rüzgârlar bazen sert eser, kırar dallarımızı… En çok da kalplerimizi… Yara alırız ve mızmız etme yoksa büyüyemezsin, dedikleri için ağlayamayız. Yaralarımızla büyürüz. Yaralarımız farklı olsa da bize ilham olan ışık, aynı ışıktır. Rahmetin, merhametin o ışıkla içimize akacağına inanırız. Allah katında değerli olma yolunda çalışırken dünyada değersiz görülmenin altında ezilmemek için aynı saflarda durur, birbirimize tutunuruz. Yok sayıldığımız günlerden sadece birinin altı çizilir ve adı 28 Şubat olur. Hiç bitmez 28 Şubatlar… Kaybolanlar, yenilenler, isyan edenler olsa da saflar sıkılaşır ve sadece yaralarımıza akan ışık sarar bizi.
Yaralı insanlarla yaralı şehirler oluşur. Beni böyle bir yaralı şehir büyüttü.
Hikâyeyle, şiirle, romanlarla kendilerine yeni pencereler açmaya çalışan yaralı insanlarla büyüdüm ben. Süslü salonlar, lüks kafeler yoktu ama çay evlerinde, parklarda, peynir ekmekli sofralarda insanı saran sohbetler vardı. Özel dersler, eğitimler almadım ama aldığı yaralara ağlamak yerine yarasına akan ışığa yüzünü çeviren insanlarla birlikte olma şansı yakaladım.
Hepimiz, yara aldıkça kendimizi tanımlamak için kelimeler arıyorduk. Çizgi Kitabevi’nde gacırdayan tabureler üzerinde dinlediğim şiirler, hikâyeler… Pahalı olduğu için alamadığım şiir kitaplarını akşam oku, yarın getir, diyen Beyaz Kitabevi sahibi Mahmut Abi’nin güveni, kitapçıdan istediğin kitabı al, hesabıma yazdır, diyen hocalarımın özverisi… Hepimiz “Oku” emri ile güçleneceğimizi biliyorduk. Her öğrenciye indirimli, bedava kitap veren kitapçıların nasıl para........
© İnsaniyet
visit website