Tasavvuf Zühddür: Yani dünyaya karşı tavır almaktır. Allah’a yönelmektir. Allah sevgisine engel olan tüm her şeyden el etek çekmektir. “Tasavvuf hakikatleri almak, insanların elindekinden ümid kesmektir.” Marufi Kerhi. Zühd, tasavvufun gerçekleştirmeyi amaçladığı ruhi olgunluğa götüren bir araçtır amaç değildir. “Zaten onlar Yusuf hakkında zahid idiler, Ona değer vermezlerdi.” (Yusuf-20)
Tasavvuf Güzel Ahlaktır: Kötü ahlakın, huyların sökülüp yerine güzel huyların yerleştirilmesi amaçlanmaktadır. İslam’ın ahlak nizamıyla ilgilenir. Bir anlamda İslam’ın etik felsefesi veya etik anlayışını ortaya koyar. “Sen yüce bir ahlak üzeresin” (Kalem 4) Peygamberin dediği gibi: “Ben, ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” (Müslim Birr 87) Tasavvuf Tasfiyedir, Kalp Temizliğidir: Bişri Hafi şöyle buyurmuştur. “Sufi, kalbini Allah için tasfiye edip tertemiz yapan kimsedir” Kur’an şöyle buyurur: “O gün ne mal ne evlat fayda verir. Ancak Allah’ın huzuruna selim bir kalple gelenler müstesna” (Şuara 88-89) “Allah’ın zikrinden uzak kasvetli kalbe yazıklar olsun” (Zümer 22) “Dikkat edin kalpler ancak Allah’ın zikriyle huzur bulur.” (Rad 28) Hadiste şöyle buyurur: “Allah, sizin suretlerinize ve mallarınıza değil, siretlerinize, kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim Birr 32) Tasavvuf Tezkiyedir, Nefs ile Mücadeledir: Cüneydi Bağdadi şöyle der: “Tasavvuf, sulhu olmayan bir savaştır.” Kur’an’da şöyle buyurur: “Andolsun nefse ve onu yaratana. O, nefse kötülüklerini göstererek ondan kaçınmayı ilham etmiştir. Nefsini tezkiye eden, arıtıp kötü huy ve sıfatlardan korunan kişi kurtulmuş, onu kirleten ise hüsrana uğramıştır.” (Şems 7-10) Tasavvuf tezkiyedir. Fakat her tezkiye tasavvuf değildir. Tasavvufun emrettiği tezkiye şeriatın hükümlerine uygun olan tezkiyedir. Yani Allah Resulüne uymakla gerçekleşir. “De ki, eğer Allah’ı seviyorsanız, bana ittiba edin ki, Allah da sizi sevsin, günahlarınızı bağışlasın.” (Ali İmran 31)
Nefs tezkiyesi, nefsin riyazat ve mücadele yoluyla kötü sıfatlarının ortadan kaldırılmasıdır.
Tasavvuf İstikamettir: Kitap ve Sünnete Sarılmaktır: Şeriat ölçüleri dışına çıkan, bidat ve hurafelere dalan bir tasavvuf ve onun örgütlü kurumu olan tarikat İslami değildir. (İslami olmayan tarikat bidat ve hurafelere dalmış olandır. Yoksa istikamet üzere olan değil. Ehli sünnete ittiba eden tarikatı kabul ederiz. Ama içinde gayri İslami öğretiler, âdetler, zikirler olanı kabul etmeyiz.) İslamın ölçüsü net, kesin ve bellidir. Kimsenin heva ve hevesine göre yorumlanamaz. İslam bize değil biz İslam’a uyacağız. Ölçümüz kitap ve sünnettir. Bunun dışına çıkan her ölçü merduddur. Seriyi Sakati şöyle der: “Tasavvuf, Kitap ve Sünnet’in zahirine ters bir batın ilminden bahsetmez. Sufinin kerametleri, haramlara girmesine sevk etmez.” “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” (Hud 112) hitabını kendine düstur edinir. Kimse ve hiçbir şeyh kitap ve sünnetin üstünde değildir. Bunlara muhalif olan kişi, kurum ve fikirler şeytanidir. İmam-ı Şafi şöyle der: “Bir insanın havada uçtuğunu dahi........
© İnsaniyet