Şairlere Güvenebilir miyiz?
‘Şairlere güvenebilir miyiz?’ sorusunun tek bir cevabı olduğu kanaatinde değilim. Bu soruyu; bir endişe sarmalından, şüphe sarmaşığından ve kaygı karmaşasından soyutlayarak yanıtlamak yalın bir paradoksun kaotik ortamından bizi kurtarmaya yetmez. Ayrıca bu sorunun, ‘Şairlere güvenmeli miyiz’ biçiminde sorulması da mümkündür.
Şair Fuzûlî, ‘Ger derse Fuzûlî ki güzellerde vefâ var / Aldanma ki şâir sözü elbette yalandır’ diyerek bu girift çelişkiler yumağını önümüze yuvarlayacaktı. Şair sözünün ‘yalan’ olduğunu söyleyen bir şair ‘yalancı’ olduğuna göre o halde şair sözü doğrudur demek mümkündür. Bu durumda ‘güzellerde vefa vardır’ tespitini doğru kabul etmek durumundayız.
Bir güven sorunundan söz etmek değil muradım. Belki de güven kelimesi ile test edilecek en son topluluktur şairler topluluğu. Şairlerin; sosyolojik, psikolojik, ontolojik vb. olaylara bakış açıları, görüş farklılıkları üzerinden bir metin taraması yapmak da denebilir buna. Bir kelimede, imgede, dizede ya da şiirin bütününde verilmek istenen duygunun manyetik rezonansını (MR) çekebilme fırsatını da verebilir bize bu bakış açısı.
Şairler kötü şiir yazabilirler ama kötü insan değildirler. Meramını imge ile anlatan kelime ustalarıdır onlar. İmgesel dil, ‘tek bir etki yaratmak’ üzerine kurulu olan öyküden şiire pek çok metnin hem anahtarı hem kilidi konumundadır. Yazmak çare olduğu kadar çaresizliktir de onlar için. Hüznünden yaralıdır şair, müzmin mağluptur, yenilgiyi zafer sayar.
Ben zamiri ile bütün zamirleri kasteden, alabildiğine geniş bir dili vardır şairlerin. Bazen de Handan Acar Yıldız’ın ifadesi ile ‘Zamir kaymaları sonrası oluşan erozyonda toprak altında kalır’ şairler. Şair kalbi şiire hazır olmalıdır, geldiğinde kapı açık olmalıdır ki konuğunu bekletmesin. Bu yüzden, uykusu hafif tanımı en çok şairlere yakışır.
Nasıl güvenebiliriz ki şairlere? Refik Durbaş, Bir Başka Gökyüzü, Bir Başka Sevda şiirinde; ‘Hüzün asla yakışmıyor sana’ derken Hilmi........
© İnsaniyet
visit website