Dün Değil Bir Önceki Günden Yarın Değil Bir Sonraki Güne Doğru
Beş altı yaşlarındasın. Baban, dedenden gizli saklı eve bir radyo alıyor. Deden durumu bir çeşit fark ediyor ve bir iki kez “Bu gavur işidir” diye taşla radyoyu kırma girişiminde bulunuyor ve fakat annen ve ninen tarafından bu her girişim ustaca savuşturuluyor.
Küçük-orta boy bu Netfon Miniboy marka radyodan söylenen türkülerin neredeyse tamamını öğreniyor, sözlerini ezberliyorsun. Sesin de güzel tabii; okulda, arkadaşlarınla bir olduğunda, çoğu zamanda tenhalarda kendi kendine bu türküleri söylüyorsun…
Aradan yıllar geçiyor yirmili yaşlara geliyorsun. Bir işe giriyor, ekonomik bazı imkânların sahibi oluyorsun. Ve artık ailen köyde, sen ise şehirde kiralık bir evde yalnız yaşıyorsun…
Öteden beri aklında olan bir şeyi yapmak istiyorsun. Bir saz almak. Saz çalmasını öğrenmek. Saz eşliğinde bi güzel türkü söylemek geçiyor aklından. Günün parasıyla iyi de para veriyor ve bir saz sahibi oluyorsun…
İş, saz almakla bitmiyor tabiiki. Hem saz çalmayı öğreneceksin hem sazının olduğunu, saz çaldığını baban bilmeyecek…
Babanın vaktiyle aldığı radyoya dedenin çektiği muamele aklına geliyor. Aynı muameleyi bu sefer de baban, senin saza yapacaktır eminsin…
Olsun diyorsun yine de. Tüm tedbirleri alıyor, bir arkadaşından da saza akort vermesini öğreniyor ve kendi kendine saz çalmaya, saz çalmayı öğrenmeye başlıyorsun…
Kulağın iyi, elin yatkın, repertuar zengin… derken, kısa zamanda epey de bir mesafe kat ediyorsun. Çok öyle süslemeli olmasa da ana notalar/perdeler üzerinden bütün türküleri çalabilir hale geliyorsun…
İş bir türlü bu boyuttan öteye geçmiyor, geçemiyor maalesef nedense. Sen ise kabahati tamamen saza buluyorsun ama bir umut diyorsun yine de; gizli saklı saz çalmaya devam ediyorsun…
Bir gün, evinize iyi saz çalabilen bir çocukluk arkadaşın geliyor. Diyorsun ki ona, bu saz nedense iyi çalmıyor, sanırım sazı alırken kandırıldım, buna bir bakar mısın? Arkadaşın sazı kucağına alıyor, enine boyuna, endamına bir bakıyor, bir süzüyor gözleriyle tepeden tırnağa, elleriyle bir güzel sevip okşuyor onu. Sonra bir güzel de akort veriyor ve ardından başlıyor çalmaya ve saz eşliğinde de türküler söylemeye… Dinliyorsun, izliyorsun, öyle meyil meyil bakıyorsun… Mola veriyor arkadaşın ve bir sigara yakıyor. Bir bardak da kendi ellerinle demlediğin tavşan kanı çay koyuyorsun önüne, kendini tutamıyorsun… “Aabooov maşallah!”........
© İnsaniyet
visit website