Eğitimde Edep ve Edebiyat
Eğitim eskiden beri güzellikleri, yararları ve katkılarının yanında zorluğu, bıktırıcılığı ve çekilmezliği de dillendirilen bir alan olmuştur. Öğreten de öğrenen de insan olunca, insanî her durum eğitime yansımıştır. Öğretmekten, öğrenmekten ve okumaktan zevk alanlar kadar; uzaklaşanlar, bıkanlar, bıktıranlar vardır. Hasılı zıtlıklar meydanıdır eğitim. Ülfet ve nefret, kifayet ve zafiyet, ziyafet ve eziyet, iştiyak ve tembellik, hırs ve tükenmişlik, hoşnutluk ve tatminsizlik ya aynı anda bulunur ya birbiri peşine gelir. Çünkü bu meydanda toparlayanların yanında dağıtanlar, birleştirenlerin yanında ayıranlar, çekenlerin yanında itenler, sevdirenlerin yanında nefret ettirenler bulunur.
İnsan varsa işin içinde, iyiliği de bitmez, kötülüğü de; fazileti de, rezaleti de… Niye böyle? İnsanın olduğu yerde, her şey olur da ondan. Bıktıran bir öğretmen, bezdiren bir öğrenci hep olagelmiştir. Yersiz bir davranış, zamansız bir çıkış hep oluvermiştir.
ÖĞRETMENDE EDEP
İmam Matüridî özellikle öğretmenin edebini önemsemiş ve şöyle bir uyarı getirmiş:
“İlim elde etmek ve tecrübesinden istifade etmek için bir âlimin dersine devam eden öğrenci, onda bir çirkinlik, çekilmez bir kabalık ve zulüm görürse derhal terk etsin”.
İlim öğrenmek süreklilik ister. Çünkü bilgi aşama aşama öğrenilir. Bir anda bilgi öğrenmek mümkün değildir. Bu iş bakkaldan, çarşıdan, pazardan bir şeyler almaya benzemez. Kaldı ki alışverişte bile zamana ihtiyaç vardır.
Zaman ayırıp zahmete girip bir alimden yararlanan öğrenci, eğer onda ahlakî zafiyetler, zararlı birtakım çirkinlikler, sınır aşımı veya ihlali gibi yüz kızartıcı uygunsuzluklar ve zulüm derecesinde kabalıklar görürse ondan ilim almaktan ve tecrübe edinmekten vaz geçmelidir. Çünkü ilim bir güzelliktir ama çirkin bir elde, özürlü hale gelir. İlim almak, huy almak ve haliyle hâllenmektir; verenin halinin ve huyunun alıcıya geçmesidir. Çirkinlik, kabalık ve zulüm ilim adamında bilgiyi sıfat olmaktan çıkarır, pazarlanan mal haline getirir; bilgi sahibini de simsar konumuna indirir ve istikametten saptırır.
ÖĞRENCİDE EDEP
Fahreddin Razî de öğrencilerin edebine dikkat çekmiş. Kendi zamanında ve eğitim hayatında iki tip öğrenci bulunduğunu görmüş ve kayda geçirmiş:
“Birinci tip öğrenci, bir şey bilmez ama bilmediğinin farkındadır, ilim ortamına girmemiş, söz ve sohbet meclislerinde bulunmamıştır. Derste gayet sakindir ne bir şey söyler ne itiraz eder.”
“İkinci tip ise bir şeyler öğrenmiş, bilgiç bir kişilik kazanmış, kendince delil getirir, çıkarsama da bulunur hatta itiraz eder. Üstün gördüğü kişilerle bir arada olmak ve onlarla görünmek hoşuna gider. Ancak bunun freni yoktur, bir şeyler biliyor edasıyla sürekli müdahale eder, kendince yanlış gördüğü her şeye itirazda bulunur. Hâlbuki itiraz ettiği şey, gerçekte güzel ve doğrudur ama göremez, çünkü ilmi ve tecrübesi yetmez. Neden........
© İnsaniyet
visit website