Gül Çocukluğumun Gül Ramazan’ı
İlk ramazan orucunu ilkokul 3. sınıfta 3 gün tutmuştum. İlkokul öğretmenimiz Mazhar Şahin, “Sınıfta oruç tutan var mı?” diye sormuştu bir gün. Sınıfta büyük bir sevinçle yalnızca ben parmak kaldırmıştım. Mazhar öğretmenim, bana “Aferin oğlum!” dediğinde nasıl gurur duyduğumu anlatamam. O gün büyüdüğümü, adam olduğumu hissetmiştim. O vesileyle beş vakit namaz kılmaya başlamıştım. Aç ve susuz kalmanın ne kadar zor olduğunu, Allah´ın bize ne büyük nimetler verdiğini, fakir olsak da şükretmemiz gerektiğini idrak etmiştim. Büyüklerin sıcak, susuzluk ve açlıktan çok zorlandığı eylül ayında sabrım çok artmıştı.
Ramazan’ın gelmesini büyük bir hasretle beklerdik. Ramazan yaklaştığında kavuşma özlemimiz ve heyecanımız da artardı. Canım annem, günler öncesinden hazırlık yapardı gül Ramazan’a. Yufkalar açılıp hazır edilir, her türlü temizliğe daha bir ihtimam gösterilirdi. Ramazan için çarşıdan alınan yiyeceklerle, erzaklarla fakir evimizde bolluk ve bereket bir başka hissedilirdi. Bizlerde de manevi yönden büyük bir heyecan, neşe, şevk olurdu. Kutlu Ramazan’ı bayram sevinciyle karşılardık biz. 30 gün, bayram sevinciyle ve manevi hazla geçerdi. Ramazan’ın 30 günü, çocuk yüreklerimizde Zümrüd-ü Anka’ya yolculuğa çıkan Simurg yani 30 kuş gibiydi. Orucumuzla birlikte abdestlerimiz, namazlarımız, dualarımız, ezanlarımız, iftarlarımız, sahurlarımız hatta oyun ve eğlencelerimiz bile bizlere cennet mutluluğu veriyordu. Büyüklerimizin yüzlerinde bile bu huzuru, manevi zevki hissediyorduk.
Oruç tuttuğum ilk gün unutarak yemek yemiştim çünkü Allah........
© İnsaniyet
visit website