Canım Babama Derin Hasret
Yetimlik ve garibanlığı sebebiyle türlü çilelerle büyüyen, ilkokul birinci sınıftan sonra okuldan alınıp çobanlık yaptırılan, çiftçilik ve amelelikle geçinmeye çalışan babam, ben dört yaşındayken -1970 yılında- çalışmak için Hollanda’ya gittiğinde dünyam kararmıştı sanki. Hıçkıra hıçkıra günlerce “Baba, babaa!” diye ağlamış, hatta yemeden içmeden kesilmiştim.
Bizim refaha kavuşmamız ve okuyup adam olmamıziçin ailesinden ve memleketinden ayrılıp yaban ellere giden canım babamı Samsun Havaalanı’nda uçağa binerken gördüğüm için onu, hep uçakta çalışıyor sanıyordum. Köyümüzde oyun oynarken gökyüzünün derinliklerinde üstümüzden veya yakınımızdan ne zaman bir uçak (o zamanki ismiyle tayyare) geçse büyük bir heyecan ve sevinçle koşar;“Babaa, babaa!” diye haykırırdım. Uçakta olduğunu sandığım canım babama el sallar; bizi görmesini beklerdim. Kuş olup uçmak, babama kavuşmak isterdim. Ama içimi yakan özlem daha da artardı. Ah çocukluk, ah kuş yüreğimizi yakan gurbet!
Terme/ Bağsaray köyünde geçirdiğim çocukluk dönemimde canım babamın gurbetten beş haftalık yıllık izne gelmesini büyük bir hasretle beklerdik. Ben her gece yatmadan önce dua eder, sonra babamın gelmesine ne kadar kaldığını hesap eder, geldiği günü hayal ederek kendi kendime moral verirdim. Bazen de sevgili kız kardeşim Fatma ve Mustafa Rıfat ağabeyimle dertleşirdik. O zamanlar, babacığımıza kavuşma heyecanı ve tesellisiyle yaşardık. Sık sık fotoğraflarına bakarak hasret acısını gidermeye çalışırdık.
Birkaç yıl içinde babamızın kesin dönüş yapacağınıhayal ederdik hep. Okula gidip okuma ve yazma öğrenmeyi en çok da babamla mektuplaşabilmek için çok istemiştimve nüfus cüzdanım olmadan bir buçuk ay geç olarak okula gitmiştim. Telefonla haberleşme imkânlarının olmadığı 1970 ve 80’li yıllarda çok sevgili babama sürekli hasret dolu mektuplar yazardık. Gurbet hayatının ne zaman bitip tamamen kavuşacağımızı sorardık. Babacığımızın cevaben yazacağı mektubu günlerce büyük bir özlem, umut ve heyecanla beklerdik. Mektup adresimiz Muharrem Ekmekçi amcanındükkânı olduğu için oraya sık sık uğrardık. Daha sonrakiyıllarda mektuplar Terme’deki yeni evimize gelirdi. Mektupiçin postacı yolu gözlemek, derin bir hasrete; mektupyazmak ise sevdaya dönüşmüştü artık.
Gurbetçi babamdan hepimize ayrı ayrı mektuplargeldiğinde büyük bir sevinç ve mutluluk yaşardık. Bunun haberini ailemize büyük bir müjde olarak verirdik. Okumayı bilmeyen, yıllarca bin bir çilelerle bize hem annelik hem de babalık yapan gül yürekli annemiz için sesli olarak okurduk mektupları. Babacığımız da derin hasretinden dolayı hepimizin sağlığını, derslerimizi, akraba ve komşularımızı, tarladaki fındık, mısır, fasulye ve patatesleri tek tek sorardı; büyük baş........
© İnsaniyet
visit website