menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yok öyle bir dünya!

15 0
27.08.2025

Hakikatle yüzleşmeyen toplum, ırkçılığın sıradan kötülüğüne mahkum olur.

Bu ırkçı kötülüğe yenilmeyeceğiz.

Kötülüğün entelektüel ambalajla meşrulaştırılması, elbette sadece bu topraklara özgü değil. Akademik ünvanların arkasına gizlenen ırkçı söylemler, toplumun hakikatle yüzleşmesini zorlaştırıyor; karanlığı derinleştiriyor. Son olarak iki profesörün sözleri bunu bize tekrar hatırlattı.

Prof. Dr. Bengi Başer’in sosyal medyada kullandığı “insan alt türleri” ifadesi, tıp etiğine de insan haklarına da aykırı bir nefret söylemi. Diyarbakır Barosu’nun TCK 122 ve 216. maddeler kapsamında suç duyurusunda bulunması, meselenin hukuki boyutunu da ortaya koydu.

Prof. Dr. İlber Ortaylı da su savaşlarının petrol savaşlarını geride bırakacağı uyarısıyla çıktığı yolda dümenini hiç tereddüt etmeden ırkçılığın limanına kırdı. Çözümü, “Uygur çiftçilerin ve Kırgız hayvancıların Fırat ile Dicle havzasına yerleştirilmesi” gibi bir nüfus mühendisliğinde aradı. Bu bilimsel bir öngörü değil; etnosentrik bir fantezidir. Nitekim bu öneri, Birleşmiş Milletler’in de tanımladığı soykırım sürecinin iki ön aşamasını; göçertme ve iskan uygulamalarını çağrıştırdı ve haklı tepkilere neden oldu.

İdeolojiler ve onları besleyen failler

Malumunuz, ırkçı ideolojiler gökten zembille düşmez. Onları üreten, şekillendiren ve dolaşıma sokan failler vardır. Akademi kürsüsünden televizyon ekranına, sosyal medyadan gazetelere kadar farklı platformlarda bu failler ırkçılığı besler, meşrulaştırır, sıradanlaştırır.

Bu failler kendilerine uygun iklim ararlar. İçinden geçtiğimiz dönem yani “eskiyi arkada bırakmanın ama yeninin de henüz doğamamasının sancısı”, tam da bu iklimi yaratıyor. Belirsizlikler, kırılmalar ve güven arayışı, bu........

© İlke TV