İki afet arasında Antakya: Plansızlık mı rant mı?
Tarihte birçok imparatorluğun merkezi olan Antakya, defalarca yıkılmasına rağmen hiç terk edilmedi. Havası, suyu, bereketli toprakları, çok tarihli, kültürlü yapısı Antakya’yı tercih edilen şehir yaptı. Antakya 6 Şubat gecesi 8’inci kez yıkıldı. Binlerce insan enkaz altında kalarak yaşamını yitirdi, binlercesi de yaralandı. Pek çok kişiye ise hâlâ ulaşılamadı.
Antakya’yı ne olursa olsun bırakmayan hatta gittiği yerlerden geri dönen insanlar geçtiğimiz günlerde bir de yangınla mücadele etmek zorunda kaldı. Hali hazırda koca bir şantiye alanı görünümünde olan kentte toz, iş makinelerinin yarattığı tehlike, konteyner kentlerdeki zor koşullar altında hayatta kalma mücadelesi veren insanlar bir de alevler arasında kaldı. Aşırı sıcak, kuvvetli rüzgâr yangının yayılmasını kolaylaştırdı. Peki daha etkin müdahale olmaz mıydı?
Üç gün önce sabah saatlerinde Üçgedik mahallesinde başlayan yangın kısa sürede rüzgârın da etkisiyle Karaali, Dikmece, Gülderen, Oğlakören, Alahan mahalleleri ve Serinyol ilçesine kadar ilerledi. Bu mahallelerin bir kısmı deprem sonrası TOKİ’lerin yapıldığı mahallelerdi ve şantiye halinde olduğu için başta yol olmak üzere hiçbir altyapı yoktu. Bu altyapı sorunu yangına müdahale etmede de öne çıktı. Karaali mahallesi yol olarak daha düzgün bir yapıya sahip olduğu için itfaiye, destek için araçlar daha rahat girdi. Hemen yanı başındaki Dikmece mahallesi, deprem konutları inşaat alanı. Yolu, altyapısı olmadığı için araçlar, itfaiye sahaya rahat geçemedi.
Yangının başladığı ve rüzgârın çok yoğun olduğu pazartesi günü sahadaydım. Önce Karaali mahallesinde oradan da Dikmece’ye geçtim. Karaali’de yerleşim alanları boşaltılıyordu. İnsanlar hayvanlarına, yok olan doğaya, zeytinlikleri, tarlalarına, evlerine hatta ‘kaderlerine’ üzülüp dert yanıyordu. “Depremden sonra yeni yeni toparlanmıştım, tarlam, her şeyim gitti. Bizim kalbimiz her şeye dayanır mı” sözü hala kulaklarımda. Sadece onların değil benim de kalbim dayanmıyordu yanan evleri, tarlaları, zeytinleri görmeye; her şeyini kaybetmiş ve tam toparlanmışken yeniden kaybeden insanların yüzündeki çaresizliğe benim de kalbim dayanmıyordu. Ne var ki yazıp, anlatmaktan da başka çare gelmiyordu.
İşin duygusallığı bir yana dursun, Karaali’de birkaç gündür su kesintisi olduğu için herkesin su deposu boşmuş, bu nedenle yerel halk, yangına ilk müdahaleyi yapamamış.
Karaali Mahallesinden Ali Haydar Akgöl,........
© İlke TV
