İdris Baluken yazdı | Acele etme, fazla da gecikme Sırrı Abi…
Yetmiş iki saat doldu. Hani o kritik denen süre var ya! Ölümle yaşam arasındaki en belirsiz, o en ince çizgi yani. Onu geride bıraktık işte. Şimdi dönebiliriz yeniden yaşamın inceliğine, bizi bekleyen yaşamsal işlere. Bak,yazabiliyorum artık.
Boğazıma düğümlenen sözcükler, kalemimde donan mürekkep çözüldü. Ölümün donuk durağanlığı, gümbür gümbür bir yaşamın akışkanlığına bıraktı yerini. Sen acele etme ama, biraz dinlen! İçimizde en fazla yorulan, en ağır yükü taşıyan, en çok derdi omuzlayan hep sendin çünkü. Haliyle biraz daha istirahate ihtiyacın var, acele etme! Şimdi ayaklansan, biliyorum, yine yerinde duramayacak, yine başkalarının dertlerine koşturmaya başlayacaksın. Fedakarlığın ne iflah olmazı çıktın? Başkalarının küçücük bir tebessümü için, içinde kopan amansız fırtınaları sakladın, insanlara bir tutam huzuru armağan etmek için ruhunun en sarsıcı depremlerine katlandın. Nasıl beceriyordun bunları, anlamak ne mümkün! Mevlanın, yaratırken, hepimizden kısıp yetenek bahşettiklerindendin, kabul, ama yine de zor olmalıydı. Ondandı sanırım, iyiliğini/iyiliklerini anlatırken, dünya görüşü ve politik düşünceleri en zıt kutupta yer alanların bile, konu sen olunca “evliya gibi insan” deyip durmaları! Hepimizin güvenli limanı olman da ondandı sanırım. En sert dalgalarla boğuşup, en yıkıcı fırtınalara kafa tutarken hayata güvenle demirlemek için yanına uğramak yetiyordu her birimize. Neler öğrenmedik ki senden, neler düşündürtmedin ki bize? En son, hapiste yatmanın, beton duvarlarla demir parmaklıklara hükmetmenin inceliklerini bile senden dinledik, senin deneyimlerinden öğrendik. “Hapishane karavanasından yemeyen hayatı tanıdım demesin” derdin ya ne büyük güç alırdık bu ve benzeri sözlerinden. “Sırtı hapishane yatağına bir kez değen,insanlık davasında bir daha iflah olmaz” derdin ya hepsini yaşayarak öğrendik. Dünyevi Sırat’ların inceliklerinden yürümeyi başka nasıl başarabilirdik? Övülmeyi sevmediğinden bize söyletmediğin şeyleri şimdilerde haykırmak geçiyor içimden. Sırtımızı yasladığımız sağlam kaya, gölgesinde soluklandığımız koca ağaç sendin kıymetli abim. Bilginin derinliği sendeydi, düşüncenin, yaratıcı hünerin en parlak olanı sende. Derya kadar derin, karanlığı yırtıp........
© İlke TV
