menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dilan Kunt Ayan yazdı | Zeytin ağacının gölgesinde barışın dili

14 24
03.07.2025

İçinden geçtiğimiz bu tarihi süreçte siyasetin dilinin topluma doğrudan nasıl etki edebileceği Kamran Erkaçmaz’ın 2018 yılında yayımladığı Acının İki Yüzü kitabında kanımca çarpıcı bir şekilde ortaya seriliyor. Kitap, 2013 yılında çözüm sürecinin başladığı o kırılgan ama umutlu dönemde bin bir emekle yürütülen bir projenin ürünü.

Erkaçmaz, bu çalışmasıyla bir yolculuğa çıkmış. Anadolu’nun hemen her bölgesinde, çatışmalı süreçlerde yakınlarını yitirmiş Kürt ve Türk ailelerle bir araya gelmiş, onların gözlerinde şahit olduğu ortak acıyı fotoğraflamış ve onları aynı masa etrafında buluşturmuş. Bu masalar yalnızca hafızalardaki acıya değil, aynı zamanda karşılıklı birbirini anlamaya açılan kapılar olmuş.

Bu proje, barışın dilini konuşmanın dönüştürücü gücüne işaret ederken; önyargıları aşmanın, çatışmadan etkilenenlerin sesine kulak vermenin ve çözüm umudunu canlı tutmanın ne denli önemli olduğunu hatırlatan bir barış çağrısı olarak hala güncelliğini koruyor.

Erkaçmaz, çözüm süreci rüzgarlarının estiği o dönemde, Mardin’de çatışmalı süreçlerde evladını yitiren Ramazan amcayla konuşuyor.

Ramazan amca:

“Ne güzel kaç aydır kan akmıyor, hiç kimse ölmüyor. Huzur var buralarda. Elbette bizim istediğimiz barışın, huzurun, mutluluğun tekrar var olması. Sadece bizim için değil; tüm asker aileleri için de bunu istiyoruz. Bu kirli savaşta iki çocuğumu, köyümü, arkadaşlarımı, akrabalarımı, hayvanlarımı, bir gözümü yitirdim. Hâlâ hapiste, dağda olan çocuklarım var. Bu yüzden, savaşın ne olduğunu nelere yol açacağını çok iyi biliyorum ve bu yüzden son olarak şunu söylemek istiyorum: Savaş gaddarlıktır, zavallılıktır, perişanlıktır, açlıktır, fakirliktir. Ama barış refahtır, huzurdur, mutluluktur. Barışı istemeyenler, demek ki insanlıktan hiç paylarını almamışlar…”

Daha sonra Rizeli Macit amca ile bir araya geliyor. Macit amca da çatışmalı süreçlerde oğlunu kaybetmiş.

Macit amca:

“Bir zeytin ağacı düşün; üzerinde siyahı, yeşili, olmuşu, olmamışı, irisi, küçüğü, güzeli, çürüğü binlerce meyvesi olur. Dalda farklı görünseler de bu meyveler hepsi aynı kökten beslenir. Tıpkı insanoğlu gibi sen Kürtsün ben Lazım, başkası Arap; tıpkı bu zeytinler gibi farklı olsak da kökümüz bir: Âdem ve Havva’dan besleniriz biz. Bu yüzden Kürt’ü Kürtçe, Laz’ı Lazca, Çerkez’i Çerkezce, Arap’ı Arapça konuşmuş, ne var bunda? Bunlar sorun haline getirilmesin. Mesela ben Sünni’yim ama bu ülkede bir Alevi sorunu olduğunu düşünüyorum. Alevilere neden böyle davranılıyor anlamış........

© İlke TV