menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Filler tepişirken

27 1
20.06.2025

13 Hazirandan beri fillerin tepiştiği ve çimenlerin ezildiği İsrail-İran sıcak savaşına tanıklık ediyoruz. İran’ın tanımlamalarıyla “büyük şeytan” ABD’nin rızası ile “küçük şeytan” İsrail İran’a saldırıları başlatan taraf oldu. ABD başkanı Bush 2002 yılında İran, Irak ve Kuzey Kore’yi “şeytan üçgeni” ülkeler olarak adlandırmış ve Irak’tan sonra sıranın İran’a da bir gün geleceğinin sinyallerini sürekli vermişti. Nükleer silahlardan arındırma retoriğini Irak’ta kullanan ABD, oraya direkt müdahalesinden çıkardığı dersler sonucunda, Obama döneminden beridir çevreleme ve vekalet savaşları stratejileri ile Ortadoğu’da doğrudan savaşmıyor.

Sıcak savaşı kendi adıma her günün sonunda yerli ve yabancı basından takip etmeye çalışsam da çok hızlı ilerleyen bir savaşın daha canlı tanığı olmaktan çok rahatsızım. Bir yandan filler diyebileceğimiz uluslararası aktörlerin başlattığı, aleni veya gizli bir şekilde destekledikleri çatışmayı izlerken bir yandan da çimenler gibi ezilen İran ve İsrail toplumunun kayıplarını izliyoruz.

Tarafların açıklamalarına göre İran’da 585 ölü ve 1326 yaralının, İsrail’de ise 24 ölü ve 500 yaralının olduğunu öğreniyoruz. Bir haftadır devam eden hava saldırılarıyla tarafların amacının karşı tarafın stratejik ve askeri kurumlarını önceliklendirdiğini anlıyoruz. İsrail eş zamanlı saldırılarıyla İran’ın önemli askeri komutanları, istihbarat teşkilatı başkanı ve uranyum zenginleştirmede çalışan bilim insanlarını öldürdü. İran ise karşı füze saldırıları ile önemli stratejik merkezleri vuruyor. İran, Ayetullah Ali Hamaney’nin adını verdiği, 1400 km menzilli, Hipersonik Fettah füzesini ilk kez ateşledi. Bu füze ile İsrail’in en büyük 3 savunma sanayi şirketinden biri olan, demir kubbe ve hava savunma füzeleri geliştiren Rafael fabrikasını havaya uçurdu. İranlı bir yetkili, henüz sahaya sürmedikleri olasılıkları olduğunu, bunları zamanı gelince ortaya çıkaracaklarını belirtirken, bu savaşta kazanacakları bir zaferin önümüzdeki 50 yılda güvenliklerini garanti altına alacağını açıkladı. İran, savaşın daha makul tarafı olarak, İsrail saldırılarına misilleme ile cevap vermeden önce de AB ülkelerine yanıtının ölçülü olacağının taahhütünü vermiş. Üçüncü bir tarafın dahil olmasını kırmızı çizgi olarak tanımlayan İran rejimi, böyle bir durumda onlara da saldırı ile cevap verileceğini çok net şekilde ifade ederek genelde İsrail taraftarlarını özelde ise ABD’yi uyarmış oldu.

1967’deki 6 gün savaşlarında daha Mısır Hava Kuvvetleri havalanmadan onları yerden vurarak Mısır’ı saf dışı bırakan, savaşın kaderini stratejik hamlesiyle değiştiren ve galip gelen İsrail’e bakalım. 1979’da Şah devrildiğinden beri İran’ı kendi varoluşu için tehdit olarak gören İsrail’in uzun zamandır böyle bir hamleye hazırlık yaptığı anlaşılıyor. Hem ABD’den aldığı askeri ve istihbarat desteği hem de İran içinde oluşturduğu istihbarat ajanlarının yardımıyla hamlesini yaptı. İsrailli bir yetkili, İran’ın nükleer ve füze kapasitesini........

© İlke TV